AŞİKÂR OLANI AŞMAK: Bulanıklığın ve Belirsizliğin Poetiği

Netlik, sadece bir görme eylemi değil, kabulün getirdiği bir konfordur. Oysa aşikâr olan, bize sunulan bir kesinlik yanılsamasından ibarettir. Bu fotoğraflar, görsel alışkanlıklarımızı zorlayarak, imgenin bilindik yüzeyini kasten bulanıklaştırmayı, yıpratmayı amaçlar. Zira bulanıklık, teknik bir kusurdan öte, algının özgürleştiği bir alandır.

Her fotoğraf, ışığın, hareketin ve boşluğun titiz bir manipülasyonuyla hayat bulur. Buradaki belirsizlik, bir noksanlık değil, yepyeni anlamların doğuşuna açılan bir kapıdır. Tamamlanmamışlık, izleyiciyi pasif bir gözlemciden çıkarır; göz, bu boşlukları doldurmak, sezgisel bir bütünlük inşa etmek için aktifleşir. Bu, görmenin ötesinde bir eylem — bir hissetme, sezme ve yeniden kurma pratiğidir.

Her bir kare, bir deneyimin, bir iç sezginin, zamanın içinde bir soluklanmanın izidir. Sanatçı, nesnelerin ve mekânların belirgin sınırlarından değil, onların derinlerdeki yankılarından yola çıkar. Bir elin çatlaklarında haritalar belirir; bir pencerenin yansımasında sayısız düşünce belirginleşir. Burada gerçeklik, nesnel bir veri olmaktan çıkar, tamamen öznel bir deneyime dönüşür; çünkü her bakış, kendi manzarasını yaratır.

Bu imgeler,  netliğin dayatmacı hâkimiyetine karşı yükselen bir şiirsel direniştir.

Görüntü durağan değildir.

Anlam da.

Ve böylesi tam da olması gerekendir.