Kira Krász, 2020-2022 yıllarında LensCulture ve Hangar gibi fotoğraf camiasının yakından tanıdığı prestijli kurumlarda farklı projelerini sergilemeye hak kazanmış genç bir fotoğrafçı ve sanatçıdır. Kira’nın çalışmaları, anlam ve teknik bakımdan çok katmanlı bir yapıya sahip olduğu gibi estetik açıdan izleyiciye sade ve şiirsel bir deneyim kazandırıyor.
Ben Kira’nın işlerini ilk defa Hangar’da pandemi ile ilgili gerçekleşen “İçerideki Dünya” (The World Within) sergisinde gördüm. “Sığmak için birbirini karelemek” (Squaring Each Other to Fit) isimli tetris oyunundan ilham alan çalışması; fotoğraf, performans, kolaj gibi farklı teknikler içeriyordu ve insanın aklında yer ediyordu. Çalışma, pandemi zamanında üç kişiyle küçük bir eve sıkıştıklarında erkek arkadaşının tetrisiyle beraber zaman geçirmelerinden ilham alıyor. Kira bu durumu tetris oyununa benzetmesiyle projeye başlıyor. Hangar’da sergilenen bu çalışma, gündelik hayatındaki sıkışıklığı fotoğraf ve kolaj ile eğlenceli ve estetik bir dille dışa vuruyor.


Bu çıkışının ardından…
Bu çıkışının ardından temelinde benzer ancak estetik açıdan yeni bir anlatım arayışına girdiğini görüyoruz. Bunun bir sebebi de küçük evden çıkıp Macaristan’da ağaçların arasında bir eve yerleşmesi olmuş. Bir sene sonra yeniden Hangar’ın “Ağaçların Gölgesinde” (In The Shadow of The Trees) isimli çağrısında yeni evinde yaptığı çalışmaları sergileme hakkı kazanıyor. “Yaşayan Bir Ev Hissi” (A Living Sense of Home) adlı çalışmasında, sahaflarda eski kitaplardan kestiği resimlerle gözüne çarpan heykel biçimli ağaçları birleştiren kolajlar yapıyor ve tarihle şimdi arasında sakin bir bağ kuruyor. Mekan olarak ağacı yeniden düşünmemizi sağlayan bu görüntüler, ağaçları evimizin bir parçası olarak düşünmemizi hatta masalsı bir dünyaya adım atmamızı sağlıyor.

Macaristan’da doğup büyüyen Kira, Brighton’da fotoğraf bölümünü özel bir dereceyle bitiyor ve “zamansızlık” çerçevesinde düşünerek işler üretiyor. Eski kitaplar, baskı teknikleri, dokular ve tüm bunlar arasındaki geçirgenlik ile ilgileniyor.

Kira’nın işlerinde eski kitaplara ve unutulmuş olana verilen bu yeni bir hayat, günümüzde sanatta dönüştürmenin önemini hatırlatıyor. Farklı materyallerle anlatım teknikleri üzerinde çalışmanın yanı sıra hayat, doğa ve mimari arasındaki ilişkiyi ve aralarındaki bağları aramayı seven Kira, daha önceleri sadece fotoğraf çektiğini söylüyor.
“Ama sonra fotoğrafın kavramsal boyutuyla tanıştım. Artık bir düşünceyi nasıl aktarabilirim diye sormaya başladım. Bu soru sonra teknik bir mücadeleye dönüştü, ardından görsel bir mücadele ve estetik bir mücadele…”
Sahiden de Kira’nın tek bir projesinin içinde bir ağ, bir dokuma olduğunu görebiliyoruz. Ayrıca projelerin de kendileri arasında bir ağ ördüğünü, iletişim kurduğunu da söylemek mümkün. Bu anlamda kendiliğinden, bütünleşik bir biçimde doğadan ve kendi doğasından ilham alan haliyle tamamlanmışlık olduğunu söyleyebiliriz. Genç bir fotoğrafçı ve sanatçı için özel bir konum yakalayan Kira Krász’ın çalışmalarını takip etmenizi öneririm.
Bengi Lostar