You are currently viewing Paul Augustus Martin

Paul Augustus Martin

Misafir Yazar: Ramazan Ekrem Öztürkmen

Fotoğrafçılıkta hemen hemen herkesin az da olsa bir bilgisi elbette vardır, peki araştırma içerisine girenler, ilgilenilen konu veya konularda nelere bakarlar? Karşımıza çıkan isimleri araştırma konusunda ne kadar sabırlıyız veya istekliyiz?

Benim merak ettiğim konulardan biri gece fotoğrafçılığı idi; nasıl bir yol izlerim düşüncesinde ilerlerken bu konuda yapılan işleri ve kimlerin yaptığını, yaptıkları işlerde hangi ekipmanları kullandıklarını, nelerle karşılaştıklarını araştırdım. Gece fotoğrafçılığı araştırmamda karşıma çıkan ilk isim ise Paul Augustus Martin oldu.

Paul Augustus Martin; 16 Nisan 1864 yılında Fransa’nın Herbeuville kentinde doğmuş ancak Fransa-Prusya savaşından sonra yaşanan büyük yoksulluk durumu sebebi ile 1872 yılında ailesiyle birlikte İngiltere’ye gelmek zorunda kalmıştır.

1880-1883 yılları arasında çalışmalarının çoğunu fotoğraf kopyalama, gazete çoğaltma ve ahşap oymacılığı yapan birinin yanında çırak olarak çalışmaya başlamıştır ve burada yapılan işlerden etkilenip henüz 19 yaşındayken fotoğraf hakkında öğrenebildiği kadar çok şey öğrenmek isteyip yerel kamera kulüplerine katılmıştır.

İlk kuru plakalı fotoğraf makinesini 1884’te edinmiş, daha ileriki yıllarda ise 1892’de yaşadığı bölgeyi gizlice fotoğraflayabilmek için bir dedektif kamerası olan ”Fallowfield Facile” adlı bir el kamerasını kullandı. Fallowfield Facile, üzerinde küçük refleks vizöre sahip olan ve bel seviyesinde tutulabilen, maun ağacından yapılan, sadece 1.8 kg ağırlığında olan ve çevreden fazla dikkat çekmemesi için kahverengi kâğıtla kaplanmış bir kutuyu anımsatan, daha çok paketlenmiş kitaplar olabileceği düşüncesi verilsin diye yapılmış bir dedektif kamerasıydı. Bu kamera ile çevresinin doğal akışını bozmadan gizli çekimler yapmış, hatta kendisi bu durum hakkında yapılan bir söyleşide “Karelerimi fark edilmeden çekmenin verdiği heyecanı tarif etmek mümkün değil.” demiştir.

1890’ların ortalarında ise kendine özgü bir teknik yarattı ve bu yüzden büyük eleştirilere maruz kaldı. Martin‘in kullandığı kameranın vizörü basitti sadece nişan alabiliyordu, bu nedenle özne çerçevenin ortasına yerleştirilmiş ve kenarlarda istenmeyen ayrıntılar dahil edilmiş bir anlık görüntüye sahip oluyordu. Martin, resim yapma yeteneğinden ve bu yeteneğinden neden uzaklaştığını anlattığını ise şöyle özetlemiştir:

Bağımsız araçlarım olsaydı; tutkuları, fotoğraflarını olabildiğince boyalı bir tablo gibi göstermek olan doksanların diğer resim işçileri ile muhtemelen aynı yolları izlerdim. Dikkatli kompozisyon, üst üste bindirilmiş bulutlar, yumuşak baskı ve diğer teknik hileler, kesinlikle güzel olan ancak fotoğrafçıyı hayattan daha da uzaklaştıran efektler üretmek için kullanıldı. Bir süreliğine herkes kadar hevesliydim ve oldukça yetkindim, ama bu pahalı bir hobiydi ve ben hiçbir zaman gerçek şipşak fotoğraf kadar ilgi duymadım.

Martin resim yapma sürecini fener slaytları için uyarladı, bu kulüp toplantıları ve yarışmalarda gösterdiği son üründü.

Fener slaytları; cam üzerine yapılmış ve slayt projektörünün atası olan “sihirli fener” yardımıyla görüntülenen pozitif şeffaf fotoğraflardır. Fener kaydırma plakaları, ticari olarak bir cam tabakasının bir gümüş jelatin emülsiyonu ile hassaslaştırılmasıyla üretildi. Plaka daha sonra bir negatife maruz bırakıldı ve işlendi, bu da olağanüstü ayrıntılara ve zengin bir ton aralığına sahip pozitif, şeffaf bir görüntüyle sonuçlandı.

Bunları opak malzemeyle ve yüksek kontrastlı bir kopya negatifle maskeleyecekti; böylece özne, fotoğraflarının artık Viktorya dönemi yaşamının dürüst kayıtları olarak çok değerli olduğu yoğun arka planlardan izole edilmiş olacaktı. Bu strateji aynı zamanda onu telif hakkı, ticari işaretleri gibi, görüntülerin gösterebileceği başka şeylerden doğabilecek yasal sorunlardan ve çerçeveye sığabilecek özellikle üst sınıfın mahremiyetine izinsiz girmekten de korudu.

Martin‘in Amatör Fotoğrafçı‘daki (Amateur Photographer, 6 Kasım 1896) bir makalesinde açıkladığı gibi, “Bu slaytlardan birini ilk gördüğümde aklıma; canlı nesnelerin heykellerin yerine geçebileceği fikir geldi.

Bu durum daha sonra kırpmayı ve maskelemeyi amaçladığı merkezileştirilmiş kompozisyonlarda da kendini gösteriyor. Bu kısıtlamaya ve hakim Viktorya dönemi zevkine hitap eden Martin‘in gözü anekdot türünden konuları arasındaki etkileşim tiyatrosundan hoşlanıyor ve bu bazen Ice-Cream Barrow, An Altercation (1893-1896) gibi başlıklarına da yansıyor. Cecil Beaton ona ‘’merceğin Charles Dickens’ı’’ adını takmıştı.

Ice-Cream Barrow, An Altercation

Birçok insanın gece fotoğraflama konusunda bir takım çalışmaları olmuştur ama bunu 1890’larda plakalar üzerine 10 ile 15 dakikalık pozlama süreleri ile yaptığınızı ve üstelik hemen sonuçları göremediğinizi düşünün.

Kim ne kadar sabır gösterebilirdi?

Üstelik sadece bu bekleme olayı değil, insanların alışık olmadığı bir sorun vardı: Gece yarısı bir adam ışıklı ortamlarda, gündüzleri kullanılan bir kamera ile ne yapıyordu? Bu durumu polise bildirip, polislerin Martin’i bazı gecelerde takip ettiklerini belirtmek isterim.

1896 tarihinde, benim de yeni üyesi olduğum Royal Photographic Society‘den (Kraliyet Fotoğraf DerneğiKraliyet Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Geceleri Manhattan’da kendi serisini üreten Alfred Steiglitz‘in hayranlığını çeken (1898) ve Amatör Gece Fotoğrafçıları Derneği‘nin kurulmasını sağlayan ilk ciddi gece fotoğrafçılığı girişimlerinden biri olan London by Gaslight (Michael Harrison) kitabında fotoğrafları yayınlanmıştır.

1893’ten 1909’a kadar MartinThe Linked Ring sanat fotoğrafçıları grubunun aktif bir üyesiydi. Ancak 1899’da H.G. Dorrett ile ortaklaşa Dorret & Martin adıyla Westbourne Terrace’ta bir fotoğraf firması kurdu ve bundan sonra artık sokak fotoğrafları çekmeye vakti kalmadı. En kazançlı işi, portrecilik ve 1. Dünya Savaşı sırasında popüler askeri figürlerin portrelerini içeren düğme rozetleri üretmekti. Ayrıca Kraliçe Victoria’nın cenazesi (1901), 1895’teki büyük don ve VII. Edward’ın taç giyme töreni (1902) gibi tarihi olayları da fotoğrafladı. Bu tür resimleri basına satmasına rağmen çok azı yayımlandı.

Cornwall, Brittany ve İsviçre manzaralarında hobi olarak fotoğraf çekmeye devam etti. 1926’da stüdyosunu kapattı. Sokak fotoğrafçılığı arşivi, aralarında Helmut Gernsheim‘ın da bulunduğu koleksiyonerlerin ilgisini çekmeye başlayınca kalan negatiflerini onlara seve seve ucuza sattı. Ortamı iyileştiren bir dizi icadın üreticisi, yine de 1942’de Londra’da fakir bir şekilde yaşamını yitirdi.

Paul Martin‘in çalışmaları İngiltere ve Amerika’daki büyük koleksiyonlarda yer almaktadır ve ortama yaptığı öncü katkılarından dolayı sıklıkla sergilenmektedir.

Sergileri

Solo

 -1896 London by Gaslight, Royal Photographic Society, London.

 -1929 Wimbledon Camera Club

Grup

 -1937 Photography 1839–1937, March 17–April 18, 1937 The Museum of Modern Art, New York.

 -1938 Century of Photography, Victoria and Albert Museum

 -1944 Art in Progress: 15th Anniversary Exhibitions: Photography, May 24–September 17, 1944, The Museum of Modern Art Archives, New York

 -1959 Photographs from the Museum Collection, November 26, 1958 – January 18, 1959, The Museum of Modern Art Archives, New York

 -1964 Art in a Changing World: 1884–1964: Edward Steichen Photography Center, May 27, 1964, The Museum of Modern Art Archives, New York

 -1999/2000 MoMA2000, ModernStarts, People: Posed to Unposed: Encounters with the Camera, October 7,

 -1999 – February 1, 2000, The Museum of Modern Art, New York

   PAUL MARTIN GALERI; https://www.vandaimages.com/results.asp?cat1=Paul+Martin&X8=12-23

Ramazan Ekrem Öztürkmen

1995’te Gaziantep’te doğdum. 2014’te giriş yaptığım Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümü ve 2019’da giriş yaptığım Gaziantep Üniversitesi Radyo Televizyon bölümlerini yarıda bıraktım. 2012’de Gaziantep’te babama ait olan 1981 model Zenit 11 ile başlayan fotoğrafçılık hayatım yine 2012’de başlayan tiyatro hayatımla birlikte ilerledi. 2020 kasım ayında Ingiltere’ye geldiğimde fotoğrafçılık hayatım tamamıyla değişti. Ticari hayatım burada fotoğrafçı olarak devam etmektedir.

Kendimi hiçbir konuya ait bulmadım. Ama portre ve sokak fotoğrafçılığından uzaklaşmaya başladığımda kendimi André Kertész kitabında buldum ve nesneleri birer imge haline getirmeye başladım. Bunun yanı sıra Polaroid fotoğraf konusunda sınır tanımadan projeler üretmekteyim. Kendimi fotoğraf konusunda aklıma takılan her konuda deneyim sağlamak için çalışmalar yapmaya teşvik ediyorum. Üretimlerim bulunduğum ortama göre şekilleniyor. Eğer konu içerisinde insan olacaksa genel olarak ortam uyumu ve sosyoekonomik durumları üzerinde duruyorum.

Çalışmalarımı daha çok kendi bedenimin bulunduğu ortamlarda ruhumun nasıl hissettiğini anlatmak için yapıyorum. Var olan kuralları kabul etmeyip sınırları aşmak en sevdiğim şeydir.

Proje üretimlerime Londra’da devam etmekteyim.

Çalışmalar:

-2019 Zeynep Hocanın Mutfağı (içerik çekimleri)

-2020 Memory of Antep

 -2012-2020 Bir Başka Tiyatro (sahne fotoğrafları)

-2020 Anadolu Eğitim ve Kültür Derneği (fotoğrafçılık eğitimi/asistanlık)

-2022 Aralık Mag. Çevrim İçi Sergisi (40-42)