You are currently viewing FOTOĞRAFIN YOLCULUĞU 4 – KÜBİZM AKIMI
David Hockney "Unfinished Painting in Finished Photograph(s) April 2nd 1982" Composite polaroid 24 3/4 x 30" © David Hockney Photo Credit: Richard Schmidt

FOTOĞRAFIN YOLCULUĞU 4 – KÜBİZM AKIMI

Fotoğrafın Yolculuğu serisinde fotoğraf ile birçok farklı sanat akımının kesiştiği duraklara uğradık. Bu yazıda ise kübizm durağını keşfedeceğiz. Kübizmin fotoğrafla çok kesişebilecek bir akım olmadığı düşünülebilir. Ancak kübizm nasıl nesnelere farklı açılardan, farklı perspektiften bakıyorsa, fotoğrafa farklı açılardan bakılarak ve farklı perspektiften yaklaşılarak bu durumun aslında öyle olmadığı görülebilir.

20.yüzyılın başları sanatta birçok akımın ortaya çıktığı dönemdir ve kübizm de bu akımlardan biridir. İspanyol ressam Pablo Picasso ve Fransız ressam Georges Braque tarafından ilk örnekleri ortaya konulmuştur. O güne kadar geleneksel anlayışta nesneler, görünen yüzeyleriyle ele alınmış ve perspektif kurallarına sadık kalınmıştır. Ancak bu ressamlar farklı açılardan nesnelerin farklı yüzeylerine bakarak onların hem görünen hem görünmeyen yanlarını ele almayı amaçlamışlardır. Bu amaçlarını da klasik anlayışın bakış açısını yıkarak yeni bir perspektif anlayışıyla yapmışlardır. Yani kübizm, doğuşundan itibaren klasik görme biçimlerini yıkan ve yeni görme biçimi ortaya koyan bir akım olduğu iddiasındadır.

CÉZANNE VE KÜBİZM ÖNCESİ

Girişte bahsedildiği üzere kübizm; ilk örnekleri 1907-1908 yıllarında Picasso ve Braque tarafından ortaya konulmuş bir akımdır. Kübizmin bu ilk örneklerinin ortaya çıkışının öncesinde çok önemli bir sanatçı vardı; Cézanne. Dönemin birçok sanatçısı gibi Picasso ve Braque da günümüzde “Modern sanatın babası” olarak anılan Cézanne’nın 1906’daki ölümünden bir yıl sonra gerçekleşen retrospektif sergisinden çok etkilenmiştir. Hatta Picasso, ilerleyen yıllarda Cézanne’dan “Hepimizin babası.” şeklinde bahsetmiştir. Cézanne, eserlerinde geleneksel perspektif kurallarına karşı çıkan ve doğayı geometrik formlarla aktaran bir sanatçıdır. Bu da kübizmin en önemli ilham kaynaklarından birisi olmuştur. Picasso ve BraqueCézanne’nın bu perspektif bozumu ve geometrik şekilleri önceleyen üslubunun etkisiyle klasik ve geleneksel sabit bakış açısını aşmayı amaçlamışlardır.

“The Bay of Marseilles”, Cézanne, 1885.

KÜBİST RESİM, PİCASSO VE BRAQUE

Picasso ve Braque, iki boyutlu tuvalde üç boyutlu algısı oluşturmak yerine onu iki boyutlu olarak kabul etmişlerdir. Üç boyut algısı oluşturan bakışı aşmanın yolunu, ele aldıkları üç boyutlu nesneyi iki boyutlu tuvale aktarırken görünen ve görünmeyen bütün yönlerini göstererek bulmuşlardır. Bu aktarımı da Cézanne’dan aldıkları perspektif bozumu ve geometrik şekillerin yardımı ile sağlamışlardır. İki boyutlu tuval üzerinde nesne, her yönüyle görünebilir haldedir ve bunu iki boyut algısını bozmadan yapmışlardır. Böylece nesneleri çoklu perspektifte geometrik şekillerle yansıtarak yeni bir görme biçimi oluşturmuşlardır. 

“Girl with Mandolin”, Pablo Picasso, 1910.

Picasso ve Braque bu yeni görme biçimine dayanan eserleriyle 1908 yılında bir sergi açmıştır. Kübizmin ilk sergisi olan bu sergi sonrası eleştirmen Louis Vauxcelles’in alaycı bir ifade olarak kullandığı “küçük küpler” söylemi sonrası akımın adı kübizm olarak kalmıştır.

Kübizm konudan ziyade biçimsel bir yaklaşım olmuş, çok farklı konuları ve nesneleri kübik yaklaşımla ele almıştır. Picasso ve Braque’ın ilk eserleri daha az renk kullanarak çoklu perspektifi öncelediği için analitik kübizm olarak anılmaktadır. Sonraki yıllarda parlak renkler ve kolajların kullanıldığı sentetik kübizm ortaya çıkmıştır.

Kübizmin sıra dışı bakışı resim ve heykelin yanında kısa bir dönem olsa da mimaride, edebiyatta ve şiirde de etkili olmuştur. Ayrıca kübist şairlerden Guillaume Apollinaire kübizmin manifestosunu yazmıştır. Günümüzde birçok sanat tarihçi tarafından kübizm, “modern soyut sanattın başlangıcı” olarak görülmektedir.

KÜBİZMİN FOTOĞRAFA ETKİLERİ

Kübizm, soyut bir sanatın var olabileceğini göstermesi açısından fotoğrafı çok etkilemiştir. 1911 yılında New York Gallery “291”in Picasso sergisi açması ve Camera Work’un sergiye geniş yer ayırması Amerikan fotoğrafçılığının kübizmle ilk tanışması olmuştur. Alfred Stieglitz kübizm etkisiyle soyut fotoğraf çalışmaları yapmış ve diğer fotoğrafçıları da bu çalışmalar için desteklemiştir. Özellikle Paul Strand’ın Twin Lakes serisi kübist öğeler de içererek dönemin soyut fotoğrafında öncü rol oynamıştır. Alfred StieglitzPaul Strand’ın eserlerini dönemin hâkim üslubu olan resimselciliğe karşı yeni bir kırılma olarak değerlendirmiş ve avangart olarak sınıflandırmıştır. 

“Abstraction, Porch Shadows, Twin Lakes, Connecticut”, Paul Strand, 1916.
“Still Life, Pear and Bowls, Twin Lakes, Connecticut”, Paul Strand, 1916.
“Abstraction, Bowls, Twin Lakes, Connecticut”, Paul Strand, 1916.

1982 yılında George Eastman House Müzesinde, “Kübizm ve Amerikan Fotoğrafı 1910-30” (Cubism and American Photography, 1910-30) sergisi gerçekleşmiştir. Sergide özellikle kübist resmin modern fotoğrafın oluşumunu başlattığı savunulmuş, hatta resimselcilikten kopuşun ve modern fotoğrafın doğuşunun doğrudan fotoğraf öncesi kübizm etkisiyle ortaya çıkan soyut fotoğrafa dayandığı iddia edilmiştir. 

“Kübizm ve Amerikan Fotoğrafı, 1910-30”

DAVID HOCKNEY

Kübizmin fotoğrafa etkisi ve fotoğrafçıların kübizmde gördükleri temel olarak geometrik şekillerle soyut aktarım olmuştur. Ancak fotoğrafın da resim gibi üç boyutlu dünyayı iki boyutlu yüzeyde aktaran bir sanat olduğunu düşünülürse, kübist bir yaklaşımla nesnenin bütün boyutlarını aktarma yolunun aranması elbette kaçınılmazdır. Sonuç olarak David Hockney, kübizmin çoklu perspektifini yansıtarak bu kaçınılmaz sona ulaşmıştır.

“Still Life Blue Guitar”, David Hockney, 1982.

David Hockney, 1937 İngiltere doğumlu resim, tasarım ve fotoğraf gibi farklı alanlarla ilgilenen multidisipliner bir sanatçıdır. Özellikle 1960’larda pop-art akımının önemli isimlerinden olmuştur. 1980’lerde ise sıklıkla fotoğraf ve kolajlar üzerinde çalışmaya başlamıştır. Fotoğraf kolajlarında büyük oranda Polaroid kullanmaktadır. Çektiği tek bir nesneye ait fotoğrafları bir araya getirerek o nesnenin bütün yönlerini farklı perspektiflerden görünür kılmayı başarmıştır. Bu yaklaşımını Hockney“Altı resmi bir araya getirirseniz, onlara altı kez bakarsınız. Bu daha çok birine bakmak gibi bir şey.” sözleriyle ifade etmiştir. Kendisinin de sentetik kübizmden etkilendiğini söyleyen Hockney, halen çalışmalarına devam etmektedir.

“Pearlblossom Hwy.”, David Hockney, 1986.

Hockney’in kübist temellerle nesneyi ele alışı çok değerlidir çünkü fotoğrafın hem iki boyutlu düzlem üzerinde üç boyut hissini oluşturma çabasını aşmış hem de bunu teknik sınırların etrafından dolaşarak başarmıştır. Bizlere, fotoğrafın yaygın kanı aksine tek bir ifade biçimine sahip olmadığı göstermiş, hatta “alışılmış yolları” aşmanın nasıl “farklı duraklara” çıkaracağını göstermiştir. Fotoğrafın Yolculuğu serimizin bir sonraki yazısında, farklı bir durakta görüşmek üzere.

Muhsin TOPDAĞI

IG: @muhsintpd

İletişim: [email protected]

Muhsin Topdağı

1987 Erzurum doğumludur. Kocaeli Üniversitesi Elektrik Mühendisliği mezunudur. Fotoğrafla lise yıllarında tanışmış olsa da 2019 yılından beri fotoğrafla ilgili okumaya ve fotoğraf üzerine düşünmeye başlamıştır. Artlens Görsel Kültür ve Fotoğraf Atölyesinde temel ve ileri seviye fotoğrafçılık başta olmak üzere çeşitli fotoğraf ve sanat eğitimlerine, Magnum Photos’un düzenlediği How to be a Working Photographer eğitimine ve Atölye 4’33” Kavramsal Fotoğraf eğitimine katıldı. Okudukça, araştırdıkça ve fotoğrafın içine girdikçe çok farklı bir dünya ile karşılaşmış ve bu farklı dünyada kendi yolunu bulmaya çalışmaktadır. 2021 yılından itibaren AralıkMag dergisi bünyesinde blog yazarlığına devam etmektedir.