You are currently viewing Robert Capa (1913–1954)

Robert Capa (1913–1954)

Bugün sizlere; yaşamı boyunca, beş büyük savaş ve elliye yakın çatışmayı fotoğraflayan, savaş fotoğrafı denince ilk akla gelen isim olan Robert Capa’dan bahsedeceğim.

Robert Capa; 1913 yılında Budapeşte’de dünyaya gelmiştir..Çektiği savaş fotoğraflarıyla 20.yy’ın önde gelen haber fotoğrafçılarından biri olmuştur.

Asıl adı Endre Ernö Friedmann’dır.1930 yılında Amiral Horty’in baskı rejimine dayanamayarak Fransa’ya gitmek üzere Macaristan’dan ayrılmıştır. Yolculuğu sırasında Berlin’e uğramış ve bir arkadaşının “Voigtlander” marka fotoğraf makinesini ödünç almıştır.Bu olay onun ,fotoğrafın kendisi için taşıdığı önemi görmesini sağlamış, hayatının akışını değiştirmiştir.

Paris’le birlikte maddi anlamda zorluklar da onu beklemektedir. Çünkü ne fotoğraf siparişi alabilmiş ne de fotoğraflarını satabilmiştir. Hayatında önemli bir yeri olacak, Gerda Taro adında Polonya asıllı Alman üniversite öğrencisiyle tanışmış ve sevgili olmuştur. Her ikisi de fotoğrafçı ve Yahudidir. Nazilerin zulmünden kaçıp Paris’e sığınmışlardır. Gerda aşklarını “Hep bir hikayeye aşık oluruz, ne bir isme ne de bir bedene, sadece onun içinde kayıtlı olana” diye anlatmıştır. Paris’te, Capa’ya fotoğraf işi alması için Gerda, isimlerini değiştirerek basın ve fotoğraf ajanslarına kendilerini Amerikalı fotoğrafçı Robert Capa ve menajeri Gerda Taro olarak tanıtmıştır. Çift birlikte çalışmaya başlamış ve bir süre sonra Capa gibi fotoğraf çekmeye başlayan Gerda, İspanya İç Savaşı’nı fotoğraflamaya giden Capa’ya katılarak bir anda savaş fotoğrafçısı olmuştur.

Kısa ama hareketli yaşamında, beş büyük savaş, elliye yakın çatışmayı fotoğraflamıştır. 1936 ve 1937 yıllarında İspanya İç Savaşı sırasında çektiği fotoğraflar Fransa, İngiltere ve Amerika’da dergilerde yayımlanarak ona savaş muhabiri olarak ciddi bir ün sağlamıştır. Korkusuzdur, sloganlaşan “Fotoğrafların yeterince iyi değilse, olaya yeterince yakın değilsin demektir” sözü ona aittir. 1937 yılında İspanya İç Savaşı sırasında “Bizi ancak kazma-kürek ayırabilir” dediği sevgilisi Gerda Taro, kontrolden çıkan bir tankın, bulunduğu araca çarpması sonucu ölür. Bir askeri, tam vurulduğu an gösteren “Düşen Asker” adlı klasikleşmiş fotoğrafı ,bu üzüntülü dönemin en önemli ürünüdür. Bu fotoğraf, Capa’nın askerin ölümünden biraz da kendisini sorumlu tutması nedeniyle hislerini gizlemesi ve bu nedenle yıllar içinde, fotoğrafı nasıl çektiğine ilişkin farklı açıklamalar yapmasına neden olmuştur. Bu sebepten dolayı fotoğraf, Capa’nın yaşamı sırasında ve ölümünden sonraki 20 yıl içinde de görüntünün sahiciliği, inandırıcılığı açısından hep sorgulanmıştır.

Capa, aynı yıllarda Çin-Japon savaşını görüntüler ve 1939 yılında Amerika’ya yerleşir.

Capa’ya asıl ününü sağlayan fotoğraflar Normandiya Çıkarması sırasında, 6 Haziran 1944 tarihinde Omaha Sahili’nde ağır Alman ateşi altında karaya çıkan Amerikan birliklerinin arasında çektiği fotoğraflardır.

Normandiya Çıkarması’nda Capa’nın çektiği fotoğraf sayısının 106 olduğu söylenir. Filmlerini banyo yapılması için İngiltere’de bir laboratuara göndermiştir. Laboratuarda çalışan 15 yaşındaki acemi laborant 106 fotoğrafı pırıl pırıl çıkartmış, ancak kurutmaya aldığında makinenin ısısı yüksek olduğundan 11 fotoğraf dışında tamamı yanmıştır. Kalan 11 fotoğraf ise flu ve yarı yanıktır.

Capa’yı esas sinirlendiren açıklama ise Life Dergisi’nden gelir:

“Robert Capa, ateş altında ve ölüm tehlikesi içinde heyecandan, ancak bu kadar fotoğraf çekebilmiştir” diyip bütün suçu Capa’ya yüklemişlerdir. Bu açıklama sonrasında “Hayatımda ilk kez birilerini öldürmek istedim!” dediği söylenir.

Kendisi de savaşın acısını çeken, yurdundan uzak zor bir hayat süren Capa, savaş fotoğraflarında özellikle insanların çektikleri sıkıntıları ve yokluk içindeki çocukları bir dayanışma duygusuyla görüntülemiştir. Çektiği fotoğraflarda insanların nasıl bu kadar doğal göründükleri sorulduğunda “İnsanları sevin ve bunu onlara hissettirin, her şey hallolur” yanıtını vermiştir. Capa için, savaş fotoğrafçılığı kariyerini seçmiş olduğunu söylemek belki de çok doğru değildir! O, çektiği fotoğraflarla bugün bildiğimiz haliyle çağdaş savaş fotoğrafçılığı kavramının oluşmasını sağlayan başlıca fotoğrafçılardan biridir. Savaş muhabirliği konusunda tüm savaşların bitmesini ve işsiz kalmayı canı gönülden dilediğini pek çok kez vurgulamıştır.

Savaş fotoğrafları dışında; tanınmış edebiyatçı, oyuncu, ressamları da fotoğraflarında ölümsüzleştirmiştir.

Capa, Henri Cartier-Bresson, David Seymour, George Rodger ve William Vandivert ile birlikte 1947 yılında ünlü Magnum fotoğraf ajansını kurmuşlardır.. Fotoğrafçı 1954 yılında henüz 40 yaşındayken, ardında yaklaşık 70.000 karelik savaşlar arşivi bırakarak, bugün Vietnam dediğimiz Hindiçin’nde kara mayınına basarak , hayatını yitirmiştir.

İlker ŞİMŞEKCAN

İletişim: [email protected]

İlker Şimşekcan

1983 Ankara doğumludur. Anadolu Üniversitesi İktisat (Örgün) mezunudur. Lise yıllarından bu yana fotoğrafçılık ile ilgilenmektedir. Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Prof. Dr. Simber Atay tarafından verilen; “Belgesel Fotoğrafçılık” ve “Fotoğraf Proje Uygulama” dersleri ile birlikte, belgesel fotoğrafçılık alanında ilk temellerini atmıştır. 2014 yılında kurduğu “Pubblica Tasarım” isimli reklam ajansında, ajans başkanlığının yanı sıra, reklam ve tanıtım fotoğrafları da çekmektedir. Ayrıca 2020 yılında sosyal medyadan açık çağrı yaparak kurulmasına öncü olduğu; “Aralık Mag Fotoğraf Dergisi” nin, Genel Yayın Yönetmenliği görevini halen sürdürmektedir. İlker Şimşekcan; yurt içi ve yurt dışında özel projeler için fotoğraf üretmekte, sokağı anlatmaya ve içinde yaşadığı dönemi belgelemeye devam etmektedir.