Herkes İstediği Renkle Konuşabilir
Tüm sanat dallarından bağımsız neredeyse herkes, kendisini mutlu eden renkler sorulduğunda verebilecek farklı yanıtlara sahip. Renkler de birçok öznel zevklerimizin yansımalarından sadece birisi ve bu yansıma görsel sanatlarda da kendini gösteriyor.
Bireysel deneyimlerimizin bir renkle ilişkilendirdiği duygular da öznel beğenilerimizin bir yansıması ve sanat da tam olarak burada kendini gösteriyor.
Boyanmamış bir resmi düşünelim. Bir sanatçı olarak tamamen renksiz özgün bir tarz da yaratılabilir ama duyguları yansıtmak renkleri kullanan bir ressama göre çok daha zor olabilir. Siyah beyaz fotoğraflara veya karakalem çalışmalarına baktığımızda çoğumuzun içini biraz da olsa melankoli kaplamıyor mu? Fotoğraf kompozisyon olarak neşe saçsa da bunun asıl sebebi siyah gri ağırlıklı bir renk paleti kullanımı. Sanırım bu yüzden de bu tonlar hayatın içinden yakalanmış karelere çok yakışıyor. Benzer şekilde filmlerdeki renk kullanımları birçok etkenle birlikte çekilen karedeki hissiyatı ve derinliği fazlasıyla etkiliyor.
Renklerle ilgili özellikle insan psikolojisi alanında çeşitli araştırmalar gösteriyor ki; metabolizmanın belirli renklere verdiği tepkiler, doğa renklerine verilen tepkilere benzer ve genelleme yapılabilir. Denizin maviliğinde ve ormanın yeşilinde ruhu daralan eminim çok az insan vardır. Duvarları simsiyah veya kıpkırmızı boyanmış bir odada otururken kendimizi sebepsiz yere gerilirken bulma ihtimalimiz ise epey yüksek. Sanatçılardan mimarlara ressamlardan reklamcılara artık birçok sektör renkleri insan psikolojisi üzerindeki etkilerine göre kullanıyor. Bununla birlikte bir fotoğraf sanatçısının da böyle bir duyumdan yararlanması kaçınılmaz. Zamanla gözümüz seçtikçe belli tarzlara olduğu gibi belli renklere de yöneldiğimizi düşünüyorum. Belirli renkleri düşünerek seçtiğimizi sanmıyorum ama bir şeyler anlatmanın bir yolu olarak yöneldiğimize eminim. Az önce bahsettiğim gibi birçok ton ve öznel yorumlarla birlikte renklerin genellenebilir anlamları da var. Bunlardan biraz bahsetmem gerekirse soft pembeler güveni ve yardımlaşmayı çağrıştırdığı için, çoğu kişiyi zihinsel olarak rahatlatır. Mavi biraz tonuna göre fazla yoruma açık bir renk olsa da denizi ve gökyüzünü çağrıştırdığı için denge ve huzuru simgeler. Ton maviden turkuaza yöneldiğinde ise meditatif olmayı ve özgürlüğü çağrıştırır. Açık mavilik barındıran yeşiller ise içe dönmeye, zihni ve bedeni dinlemeye imkân tanıyan bir yenilenme hissi yaratır. Yeşil yeniden başlamaktır ve benim fotoğraflarımı anlatırken de zamanla oluşan tercihim yeşilden yana.
“Anlam açısından bozulmamış ve belirli bir biçimle bağdaşmayan salt renk, ruhla binlerce farklı şekilde konuşabilir” demiş Oscar Wilde. Ünlü yazarın bu sözü renklerle ilgili desteklenen araştırma ve yorumlarımızı tamamlar nitelikte. Sanat hangi biçimle, hangi yolla olursa olsun bir duygu aktarımı ve bunu yaparken renklerden doğru şekilde faydalanmamız kullandığımız diğer birçok teknik kadar önem taşıyor. Birçok ruhla binlerce farklı şekilde konuşurken kendi ruhunuzu benzer başka ruhlarla buluşturmak ve onlara susarak bir şeyler anlatabilmek için renklerle dans edebilmeliyiz. Her sanatçının kendi hissettiklerini anlatacak en doğru renklerle buluşması dileğimle.
Eda Nur Bayık
18 Haziran 1997 Isparta doğumluyum. Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunuyum. Fotoğrafçılıkla tanışmam da üniversite yıllarımın başına dayanıyor. Yaklaşık sekiz yıldır fotoğrafçılıkla, çocukluğumdan beri de yazıyla ve müzikle ilgileniyorum. İlgi alanlarımı eğitimci kimliğimle birleştirerek atölyeler veriyor ve belediyede çeşitli kurslarda eğitmenlik yapıyorum.