You are currently viewing Gelmiş Geçmiş En Büyük Fotoğraf Sergisi: İnsanlık Ailesi – The Family of Man

Gelmiş Geçmiş En Büyük Fotoğraf Sergisi: İnsanlık Ailesi – The Family of Man

Dünyada tek bir erkek var

ve adı Bütün Erkekler

Dünyada tek bir kadın var

ve adı Bütün Kadınlar

Dünyada tek bir çocuk var

ve adı Bütün Çocuklar…

-Carl Sandburg

Bunlar Edward Steichen’ın küratörlüğünü yaptığı ‘’İnsanlık Ailesi’’, orijinal adıyla ‘’The Family of Man’’ sergisinin adını koyan şair Carl Sandburg’un sergi kataloğunun önsözü için yazdığı dizeler. “Gelmiş geçmiş en büyük fotoğraf sergisi” sloganıyla sunulan ‘İnsanlık Ailesi’ sergisi yolculuğuna 1955 yılında New York MoMA’da başladı ve ilk sergilemeden sonra sekiz yıl süren bir dünya turuna çıktı. Soğuk Savaş döneminin anıtsal bir çalışması olarak görülen sergi, Lüksemburg’da bulunan Clervaux Şatosu’nda 1994’te müzeleştirildi, 2003 yılında UNESCO Dünya Belleği Programına alındı.

1945 yılında 2. Dünya Savaşının sona ermesi ile insanlığın artık gün yüzü görmesi için yapılan çalışmalar yeryüzündeki yıkımın da büyüklüğünü gözler önüne seriyordu. Yıkımla geçen yıllarda gerek gelişen teknoloji, ulaşım ve ticaretteki gelişmeler gerek askeri yöntemlerle ve savaş yoluyla fotoğraf kullanımı hızlanmış ve fotoğrafik görüntüleme yaygınlaşmıştı.

Yirminci yüzyıl ortasında, fotografik görüntülerin üretimi, dolaşımı, dağıtımı ve tüketiminin ölçeği dünya tarihinde emsalsizdi.

Savaşın ardından kurulan Birleşmiş Milletler, barış için kolları sıvadı. Tam böyle bir ortamda Edward Steichen, ABD hükümeti tarafından desteklenen ve köklü ajanslar tarafından sağlanan fonlarla finanse edilen bir projenin küratörü olarak görevlendirildi.

Ünlü fotoğraf editörü John G.Morris-Morris verdiği samimi bir demeçte sergiyi şöyle tanımlar:

Edward Steichen’in bir fikri vardı. Abraham Lincoln ona bir görev verdi. Carl Sandburg ile Dorothy Norman kelimeleri seçti. Nelson Rockefeller parayı temin etti ve Wayne Miller iki milyon tane fotoğraf buldu. Steichen ve Miller, toplanan fotoğrafları eleyerek sayıyı önce on bine indirdiler ve nihayet 68 ülkeden 273 farklı fotoğrafçının  503 fotoğrafını seçtiler. Sonucu hepiniz biliyorsunuz: Tarih’in en büyük fotoğraf sergisi The Family of Man / İnsanlık Ailesi. 1955′deki New York Modern Sanat Müzesi’ndeki açılışının ardından, Antartika hariç her kıtada dokuz milyondan fazla kişi tarafından görüldü… İnsanlık Ailesi sergisinin dışişleri politikası çok basittir: Yabancılar yoktur. Hepimiz aynı insan ırkına aitiz. İnsan insandır.’’

Dünya çapında insanları ve kültürleri birbirine bağlayan ortak noktalara odaklanan sergi, İkinci Dünya Savaşı’nın insani değerlere verdiği zararı onarma arzusu ve emelini gösterdi ve savaşı takip eden on yılda hümanizmin bir ifadesi olarak hizmet etti.

Steichen, sergi hakkında, “Fotoğraf, dünyadaki herkesle eşit olarak iletişim kurar. Bu, sahip olduğumuz evrensel ve tercüme gerektirmeyen tek dildir. İnsanlar fotoğraflara baktı ve fotoğraftaki insanlar da onlara baktı. Birbirlerini tanıdılar.” der.

Sergideki fotoğraflar, Robert Capa, Henri Cartier-Bresson, Dorothea Lange, Eve Arnold, Bill Brandt, Robert Doisneau, August Sander, Werner Bischof, Yasuhiro Ishimoto ve Ansel Adams gibi kimi tanınmış, kimi anonim fotoğrafçıların gönderdiği 2 milyon fotoğraf arasından seçilmiş olup; insanoğlunun doğum, aşk, neşe, hastalık, ölüm gibi anlarından ev yaşamı, iş telaşesi ve güncel konulara kadar çarpıcı fotoğrafları içerir. Fotoğraflar serginin 37 alt konusuna dağıtılmıştır. Küratörün niyeti, insan deneyiminin evrenselliğini kanıtlamak ve fotoğrafın insan deneyimlerini belgelemekteki rolünü göstermektir.

Serginin tasarımı enstalasyon ve koreografi niteliğini taşır. Sinemadaki ve televizyondaki görüntü, yönetmenin belirlediği bir hızda ortaya çıkar. Sergi galerisinde ise ziyaretçi kendi hızını belirler. Sergi tarafından uyarılan kendi dürtü ve ruh haline göre ileri gidebilir ve sonra geri çekilebilir veya acele edebilir. Böyle bir serginin yaratılmasında, başka yerde bulunmayan kaynaklar devreye girer. Görüntü ölçeğindeki karşıtlık, odak noktalarının kayması, eldeki görüntülerin ötesinde bir an için ortaya çıkan görüntülerle birlikte uzun ve kısa mesafeli görünürlüğün ilgi çekici perspektifi – tüm bunlar, izleyiciye, başka hiçbir medyumda olmayan aktif bir katılım sağlar, görsel iletişim oluşturur. İnsanlığı tek bir topluluk gibi anlatma amacı olan sergide insan hayatına ilişkin hikayeler görsel yolla anlatılır.

Sergi, 1950’lerde aynı isimle bir kitaba dönüştürülüp çeşitli ebatlarda yayınlandı. Kitap, 40. yıldönümünde büyük formatlı olarak yeniden basıldı.

‘’Sergi kataloğunun sayfalarını çevirince, hikaye gözler önüne serilir: Bir çift aşık olur, evlenirler, ardından hamilelik, bir çocuğun doğumu, gençlik heyecanı, aile sevgisi, çalışıp çabalama, boş zaman ve eğlence, eğitim, hayatın keyifleri ve buna eşlik eden çeşitli insani duygular (arkadaşlık, yalnızlık, merhamet, şefkat gibi) ve sonra son olarak ölüm, savaş ve barış. Kitabın sonuna doğru eylem halinde bir Birleşmiş Milletler konferansı gösterilir; bunu gelecek ve insanlığın umudu olarak çocukların görüntüleri takip eder. Son görüntü, çırpıntılı bir denizdir; adeta hayatı içinde başladığımız sıvılarda bitirmek için…’’

Serginin dünya turu, USIA (United States Information Agency/Birleşik Devletler Enformasyon Ajansı) tarafından organize edilmiştir. Serginin her durağı bir başka fenomendir. Fotoğrafları görmek için akın eden seyircilerin arasında diplomatlar, hükümdarlar, liderler de vardır. Dünya, İnsanlık Ailesi fenomenini evrensel bir hümanist eylem gibi yaşamıştır ve katılmıştır. Serginin yanı sıra sergi turunun fotoğrafları, Belgesel Fotoğraf bağlamında değerli bir rezervdir. Sergi, Roland Barthes, Susan Sontag, Alan Sekula, Geoffrey Batchen gibi kuramcılar tarafından tartışılmıştır. Bugün bu tartışmalar, ”Fotoğrafın Anlamı”nı estetik açıdan araştıranlar için ilginç ipuçları vermektedir.

İnsanlığı tek ve bir olarak görmeyi hedefleyen sergi her anlamda mutlak başarıya ulaşmış değildir. Bu sadece saf barışın ütopik bir düşünce olmasından kaynaklanmaz.

Barthes sergi hakkında “Sadece doğup ölen insanların resimlerini göstermek bize kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey söylemez.” eleştirisinde bulunmuş ve sergiyi ideolojik bir mesajın dramatizasyonu olarak tanımlamıştır. Ayrıca sergide fotoğrafları yer alan sanatçıların sadece Amerikalı ve Avrupalı olmaları; Uzakdoğu, Asya ve Afrikalı entellektüellerden eleştiri almış ve Batı’nın baskın politikasının sanat alanında da kendini gösterdiğini söylemişlerdir. Sergi 1959 yılında Moskova’da sergilenirken batının siyah ırklara karşı sömürgeci tutumları protesto etmek için bir Afrikalı tarafından fotoğrafları yırtmak suretiyle tahrip edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca Amerikada linç edilerek öldürülen Afrikalı iki erkeğin fotoğrafı da ilk 11 hafta sergilendikten sonra ciddi eleştirilere sebep olduğundan koleksiyondan, sergi kataloğu ve kitabından çıkarılmıştır.

İnsanlık Ailesi, dünyanın her köşesini dolaşan, çoğunlukla ABD merkezli profesyonel foto muhabirlerinin gözünden dünyanın nasıl göründüğünü gösterdi ve Lüksemburg’da Clervaux Şatosunda göstermeye devam ediyor…

‘’İnsanlar! Zahmete, mücadeleye, kana ve hayallere doğmuş, geniş ve uzaklara savrulmuş insanlar; aşıklar, yiyiciler, içiciler, işçiler, aylaklar, savaşçılar, oyuncular, kumarbazlar… İşte demirciler, köprücüler, müzisyenler, madenciler, inşaat işçileri, ormancılar, toprak sahipleri ve topraksızlar, sevilenler ve sevilmeyenler, yalnızlar ve terk edilmişler, acımasız ve şefkatli – birbirine sarılan büyük bir aile yaşamı. Her yerde aşk ve sevişme, düğünler ve nesilden nesile bebekler, İnsan Ailesini ayakta tutan ve devam ettirenler… ‘’

Kaynakça:

– David Bate, Fotoğrafta Anahtar Kavramlar, Espas Yayınları

– “Simber Atay Eskier, “Küratrlük” E-panel, Çekimden Sonra Hayat

– https://steichencollections-cna.lu

– https://www.moma.org/calendar/exhibitions/2429

Burcu Aydın

[email protected]

Burcu Aydın

1980 Ankara doğumlu. Fotoğrafçı, mühendis, okur-yazar vesaire… Seyahatler ile fotoğrafı, fotoğraf ile kendini, kendi içinde yaşamı keşfetti. 2004-2017 yılları arasında Kuala Lumpur-Malezya, Washington DC-Amerika, Houston-Texas ve Hartum-Sudan’da ikamet etti. Bu süre zarfında Avustralya ve Yeni Zelanda dahil olmak üzere Asya, Amerika ve Afrika kıtasında birçok ülkeyi ziyaret etti; fotoğraf çekti, yazı ve seyahat fotoğrafları farklı mecralarda yayınlandı. Yurtdışında farklı üniversitelerden ve sanat kuruluşlarından eğitim aldı. Sivil toplum çrgütleri ve derneklerde görev yaptı. Sudan’da Griselda Eltayyip’ten sanat ve suluboya dersleri aldı. Texas Houston Üniversitesinde ve Hartum Afrika Üniversitesinde fotoğraf kulüpleri ile çalışmalar yaptı. Karma sergilere katıldı. 2018 yılında Ankara AFSAD’da eğitim vermeye ve çalışmalarına başladı. Atölyelere ve seminerlere katıldı. AFSAD bünyesine Engin Özendes-Fotoğraf Sanatında Küratörlük eğitimini tamamladı. Fotokolektif’te İsa Özdemir’le Kavramsal Portre Atölyesi’ni tamamladı, halen proje geliştirme grubu ile çalışmaları devam etmektedir. Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği üyesidir. Sanat ve fotoğraf çalışmalarına Ankara’da devam etmektedir. Resmi ve gayriresmî gelişmelere rağmen göğün altında hala güzel şeyler olduğuna inanıyor. Görünür olan her an hayatın en ilginç, en ince noktası.