S.1: Derneğinizin kuruluş hikâyesini ve bu sürecin arka planını bizimle paylaşır mısınız?
Derneğimiz 2012 yılında Erdem ZENGİN’in Aksaray’da yapılan ilk kişisel fotoğraf sergisi olan Bilinmeyen Şehir isimli fotoğraf sergisinde tanışan fotoğraf severler tarafından yapılan bir dizi toplantı ile kuruldu.
S.2: Genellikle bir boşluğu doldurmak amacıyla dernekler kurulmaktadır. Türkiye fotoğrafçılığı alanında hangi eksikliği veya ihtiyacı gözlemleyerek derneğinizi kurmaya karar verdiniz?
Aksaray şehrinde fotoğraf adına etkinlikler, eğitimler, geziler, söyleşiler düzenleyen, fotoğraf severleri buluşturan bir çatı olması için kurduk. Ayrıca İstanbul Aksaray yanılsaması yaşayan ilimizin tanıtım faaliyetlerine destek olmak en büyük çabalarımızdan biriydi. Bu kapsamda da çok iyi çalışmalara imza attık. Türkiye’de Halk Eğitim Merkezleri ile iş birliği protokolü imzalayarak kendi logosu ile sertifika veren ilk derneğiz.
S.3: Türkiye’nin fotoğraf tarihine yakından baktığımızda, belirli dönemlerde ciddi bir görünürlük ve ilgili çalışmalar gözlemliyoruz. Ancak yakın tarihte, özellikle genç fotoğrafçıların kendilerini duyuramaması ve yenilikçi adımlar atılamaması gibi durgunluk ve gerileme döngüleri dikkat çekiyor. Derneğiniz, bu döngüyü kırmak için ne tür faaliyetler yürütmektedir?
Genç fotoğrafçıların önündeki en büyük engelin kökleşmiş sosyal medya platformları olduğunu düşünüyoruz. Ticari faaliyetlere yoğunlaşmış bu sosyal medya platformları ülkede insanların en çok kullandığı internet mecralarıdır. Bu mecralarda görünür olmak için bütçe, zaman ve içerik üretimi gereklidir. Bu kapsamda gençlerimizin kendi varlıklarını gösterememesinin yaşattığı kişisel tatminsizliğin fotoğrafa küsmeye hatta bırakmaya kadar gittiğini tespit ettik. Atölye ve eğitim çalışmalarımızda her fırsatta bunun bir yanılsama olduğunu ifade ediyor ve gençlerimize sosyal medyanın bir başarı ölçüsü olmadığını söylüyoruz. Sürekli onları destekliyor ve telkin ediyoruz.
S.4: Türkiye’deki derneklerin konumuna baktığımızda, çoğunlukla erişilebilirlik ve hızlı yükseliş sağlayan bir güç olduğunu görüyoruz. Ancak, bu gücün genellikle aynı isimler üzerinde yoğunlaştığını ve yeni fotoğrafçılar için alan açmada yeterince kullanılmadığını düşünüyoruz. Bu konuda bir öz eleştiri yaparak, neden bu gücü yeni fotoğrafçılar için daha fazla kullanmadığınızı değerlendirir misiniz?
Yeni fotoğrafçıları sürekli derneğimiz yönetim kadrolarında istiyoruz. Bu konuda bir isteksizlik olduğunu tespit ettik. Dernek yönetimleri resmi işlemleri, mali işlemleri ve sorumlulukları özellikle gençlerin gözünü korkutuyor. Aynı isimlerde kalmasının aslında bu kişileri de yorduğunu, yıprattığını ve hatta işleyişi bozduğunu da söyleyebilirim. Bu kişiler de işlerinden, ailelerinden hatta fotoğrafa ayırdıkları zamandan fedakârlık ederek bu işi yapıyorlar. Bu çok yorucu ve yıpratıcı bir süreç. Üstelik bu işi yapmak için ekonomik olarak da güçlü olmak gerekiyor. Çünkü hem zaman hem para harcıyorsunuz. Yeni fotoğrafçılarda bunu gözlemliyor. İşin aslı bu sorunun çözümü her iki tarafta saklı.
S.5: Fotoğraf yarışmalarında dikkatimizi çeken bir unsur var: Çeşitli yarışmalara hep aynı fotoğraf ile katılım sağlayan fotoğrafçılar görüyoruz. Sizce bu yarışmalar, Türkiye fotoğraf tarihinin, özellikle günümüzün tarihine, gelişimine katkıda bulunuyor mu? Bu yarışmalar, fotoğrafçılar için bir motivasyon kaynağı mı yoksa sadece bir gelir kapısı mı?
Fotoğraf Yarışmacılığı diye bir mesleğin 2010’lardan beri var olduğunu kabul etmemiz ve artık para ödüllerinden vazgeçmemiz gerek. Adeta geçim kaynağı olan bu durum fotoğraf yarışmalarının hem yeni başlayanları küstürdüğü, hem gerçekten başarılı bireyleri fotoğraftan uzaklaştırdığı konusunda hemfikiriz. Fotoğraf gelişimine illaki faydası olan bu yarışmaların bireysel olarak yaygınlaşması için gerekli tedbirlerin alınması bizler için de bir zaruret hâline gelmiştir. Biz dernek olarak artık yarışma düzenlemek istemiyoruz. Çok farklı sorunlara gebe olan bu kronik konunun düzelmesi en büyük temennilerimiz arasında.
S.6: Çeşitli fotoğraf kurumlarının verdiği unvanların fotoğrafçılar üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz? Bir fotoğrafçı olarak tanınabilmek için bu unvanlara sahip olmak şart mı? Unvanlar olmadan da ‘fotoğrafçı’ olunamaz mı?
Unvanlar artık pek bir şey ifade etmiyor. Unvan sahibi olmuş kesim haricinde bu unvanları destekleyen pek kimse de yok. İyi fotoğraf da İyi fotoğrafçılar da vardır. Belki o yılın en iyi fotoğrafını hiç unvanı olmayan bir fotoğraf sever çekecek. Ve o kadar çok konuşulacak ki herkes tarafından tanınacak. Bunu bilemeyiz. Unvanları çok gerekli görmüyoruz. Çok iyi fotoğrafçı olup bu unvanlar için hiçbir harekette bulunmayan çok fazla arkadaşımız var. Unvan sahibi olan birçok kişinin artık fotoğraf üretmediği de aşikâr bir konu. Üretenlere sözümüz yok tabii ama unvanın olumsuz bir yorgunluğa da neden olduğuna şahit olduk. Kısacası unvanlara takılmaya gerek yok. Önemli olan güzel şeylerin paylaşılarak çoğalması ve düzeltilmesi gereken olumsuz şeylerin de fotoğraf aracılığı ile kitlelere ulaşarak düzelmesi.
S.7: Günümüzde art arda bağımsız atölyeler açılmaya başladı. Derneklerin tamamlayamadığı ya da yetişemediği noktalardan doğan bu atölyelerin sayısının artması hakkında ne düşünüyorsunuz? Derneklerde de benzer atölyeler düzenlenebilir. Yeni akımlar, teknikler, çağdaş sokak fotoğrafçılığı, soyut ve soyutlama gibi çalışmalar/atölyeler konusunda derneklerde neler yapılabilir? Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?
Atölyelerin olmasını olumsuz bir gelişme olarak görmüyoruz. Tam tersine bu kısa sosyal atölyeler ile başlayan ve fotoğraf yaşantısına derneklerde devam eden yüzlerce kişi var. Önemli olan insanların fotoğrafı sevmesi, bir şekilde başlaması ve uzmanlaşması. Buradaki risk fotoğraf konusunda genel geçer ve akademik düzeyde bilgisi olmayanların bu atölyelere liderlik etmesi. Yanlış öğrenmeler ilerlemeyi olumsuz etkileyeceği gibi fotoğrafa da ciddi anlamda zarar verebilir. Dernekler üye sayıları, atölyelere liderlik edecek eğitmenler, fiziki imkân doğrultusunda atölyeler açmalı. Atölyeler uzmanlaşma konusunda çok faydalı olan vazgeçilmez bir süreç. Dileriz fotoğrafın gelişimine faydalı olurlar.
TEŞEKKÜRLER!
Aralık Mag., yeni blog röportaj serisi ‘Derneklere Sorduk’ ile Türkiye’de bir ilke imza atıyor. Bu yenilikçi seride, derneklerin faaliyetlerini ve karşılaştıkları zorlukları daha iyi anlamak amacıyla aklımıza takılan soruları derneklere yönelteceğiz. Fotoğraf sanatının gelişimine katkıda bulunmayı hedefleyen bu serimizde, hem derneklerin işleyişine ışık tutmayı hem de okuyucularımıza değerli bilgiler sunmayı amaçlıyoruz.
“Derneklere Sorduk” röportaj serisinin sorularını hazırlayan Bahar Saner‘e, röportajın redaksiyonu için Cemre Tosun ve İlker Şimşekcan‘a, yayıma hazırlayan Nazlı Yıldırım‘a teşekkür ederiz.