You are currently viewing Derneklere Sorduk: Aydın Fotoğraf Sanatı Derneği

Derneklere Sorduk: Aydın Fotoğraf Sanatı Derneği

S.1: Derneğinizin kuruluş hikâyesini ve bu sürecin arka planını bizimle paylaşır mısınız?

Aydın Fotoğraf Sanatı Derneği 15 Mart 2013 yılında kurtulmuştur. Çok daha önce ilimizde bulunan mevcut dernek kapanmış ve uzun bir süre bu alanda faaliyet yapılmamıştır. 2009 yılından itibaren Aydın’da fotoğrafa gönül veren amatörler bir araya gelmeye başlamış, önce topluluk olarak çeşitli seminer çalışmaları, sunum faaliyetleri gerçekleştirmiştir. 2013 yılı itibari ile dernekleşme kararı alan üyelerin büyük bir çoğunluğu halen dernek üyesidir. Bu güne kadar Derneğimiz birçok sunum, söyleşi, fotoğraf semineri gerçekleştirmiş ve aynı zamanda 2 Erasmus projesini tamamlamıştır. Akabinde 2019 yılında Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonuna üye olmuştur.

S.2: Genellikle bir boşluğu doldurmak amacıyla dernekler kurulmaktadır. Türkiye fotoğrafçılığı alanında hangi eksikliği veya ihtiyacı gözlemleyerek derneğinizi kurmaya karar verdiniz?

Aydın Fotoğraf Sanatı Derneği (AYFOD), 15 Mart 2013 tarihinde, fotoğraf sanatıyla ilgilenen ancak bu alanda birlikte çalışabilecekleri bir platform bulamayan kişilerin ihtiyaçlarına yanıt vermek amacıyla kurulmuştur. O dönemde, fotoğraf çekim teknikleri üzerine eğitimler alabileceği, sanatsal ve teknik açıdan birbirlerini destekleyebileceği bir çatı bulunmaması, derneğin kuruluşuna önayak olmuştur. AYFOD olarak amacımız, fotoğraf sevenlerin başvurabileceği bir platform sunmak ve ilimizdeki fotoğraf sanatına yönelik boşluğu doldurmaktır.

Kuruluşumuzdan bu yana, Aydın’daki sosyal ve kültürel ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak çeşitli faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Fotoğraf çekim teknikleri eğitimi, fotoğraf düzenleme ve işleme çalışmaları, fotoğraf sunumları ve söyleşiler gibi etkinliklerle, şehrimizin sosyal hayatına fotoğraf sanatı vasıtasıyla katkıda bulunuyoruz. Aynı zamanda, düzenlediğimiz sergiler ile zengin tarihi ve kültürel mirasa sahip olan Aydın ilimizin tanıtımına da önemli katkılar sağlamaktayız.

S.3: Türkiye’nin fotoğraf tarihine yakından baktığımızda, belirli dönemlerde ciddi bir görünürlük ve ilgili çalışmalar gözlemliyoruz. Ancak yakın tarihte, özellikle genç fotoğrafçıların kendilerini duyuramaması ve yenilikçi adımlar atılamaması gibi durgunluk ve gerileme döngüleri dikkat çekiyor. Derneğiniz, bu döngüyü kırmak için ne tür faaliyetler yürütmektedir?

Son yıllarda, teknolojik gelişmeler ve dijitalleşme, gençlerin fotoğraf sanatına yönelik algısını önemli ölçüde değiştirmiştir. Sosyal medya ve internetin yaygınlaşması, sanatsal eserlerin herhangi bir deneyim süzgecinden geçmeden görünür hale gelmesine olanak tanımış, bu da bir yandan fırsatlar sunarken diğer yandan nitelik açısından bazı sorunlar doğurmuştur. Genç fotoğrafçıların kendilerini duyurmakta zorlanmaları, yalnızca fotoğraf sanatıyla sınırlı olmayan, genel bir sanatsal durgunluğun bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Aydın Fotoğraf Sanatı Derneği (AYFOD) olarak, bu durgunluk döngüsünü kırmak adına genç fotoğrafçılara yönelik çeşitli faaliyetler düzenlemekteyiz. Fotoğraf çekim tekniklerinden dijital düzenleme eğitimlerine, atölye çalışmaları, uygulamalı geziler, seminerler ve sunumlara kadar geniş bir yelpazede etkinlikler sunarak gençlerin hem sanatsal hem de teknik bilgi birikimlerini artırmalarına yardımcı oluyoruz. Bu etkinlikler, gençlerin sosyalleşme fırsatları bulmaları ve sanatsal gelişimlerini desteklemeleri için önemli bir platform sunmaktadır.

Ayrıca, gençlerin ihtiyaçlarına yönelik faaliyetler geliştiren Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) ve Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu (FIAP) gibi kuruluşlarla iş birliği yaparak, genç fotoğrafçıların karşılaştıkları sorunların çözümüne yönelik programlar oluşturmaktayız. Bu bağlamda, gençlerin sanatsal ve teknik gelişimlerine katkıda bulunacak projeler üretmek, dernek üye sayısını artırarak fotoğrafla ilgilenenleri bir araya getirmek ve bu sayede daha nitelikli eserler ortaya koymalarını sağlamak hedefimizdir.

Ayrıca sosyal medya ve diğer dijital kanalları etkin bir şekilde kullanarak, derneğimizin faaliyetlerini daha geniş kitlelere duyuruyoruz. Yetenekli fotoğrafçılara bireysel destekler sunarak, sanatsal kimliklerini bulmaları ve kendilerini daha iyi ifade etmeleri konusunda da yardımcı olmaktayız. Bu sayede, fotoğraf sanatına yönelik ilgi ve görünürlüğü artırarak, sanatsal bakış açısının daha fazla yaygınlaşmasına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.

S.4: Türkiye’deki derneklerin konumuna baktığımızda, çoğunlukla erişilebilirlik ve hızlı yükseliş sağlayan bir güç olduğunu görüyoruz. Ancak, bu gücün genellikle aynı isimler üzerinde yoğunlaştığını ve yeni fotoğrafçılar için alan açmada yeterince kullanılmadığını düşünüyoruz. Bu konuda bir öz eleştiri yaparak, neden bu gücü yeni fotoğrafçılar için daha fazla kullanmadığınızı değerlendirir misiniz?

Türkiye’de fotoğraf sanatı üzerine yapılan çalışmalar, 1950’li yıllarda Şinasi Barutçu tarafından kurulan Türkiye Amatör Foto Kulübü (TAFK) ile dernekleşme sürecine girmiştir. Ancak, bu ilk adımlardan günümüze kadar derneklerin kurumsal yapılarının hızla değişen dünyaya uyum sağlama konusunda yavaş kaldığını kabul etmemiz gerekiyor. Özellikle, tecrübeli fotoğraf sanatçılarının bilgi ve deneyimlerini genç nesillere aktarabilecekleri platformların yeterince güçlü bir şekilde oluşturulamamış olması, yeni fotoğrafçılara alan açmada önemli bir eksiklik olarak değerlendirilebilir.

Diğer yandan, ülkemizdeki sosyal yapı ve bürokratik sistemin sanatsal alanlara da yansıdığını görüyoruz. Hem siyasette hem de sanatta, belirli bir noktaya ulaşan kişilerin, genç ve yetenekli sanatçılarla rekabet etmek istememeleri, yeni neslin önünün kesilmesine neden olabiliyor. Bu durum, fotoğraf sanatı gibi disiplinli bir odaklanma gerektiren alanlarda, gençlerin desteklenmesi ve yönlendirilmesi ihtiyacını daha da önemli hale getiriyor. Yeni nesil fotoğrafçıların, teknik ve sanatsal gelişimlerine katkı sağlamak için daha fazla fırsat sunulması gerektiğinin farkındayız.

Fotoğraf dernekleri genellikle hobi amaçlı bir araya gelen fotoğraf severlerin bulunduğu yerlerdir. Bu nedenle, dernek üyelerinin odaklanma, süreklilik ve disiplin sağlama konusunda zorluklar yaşaması normaldir. Ancak, dernek çatısı altında düzenlenen atölye çalışmaları, proje üretim süreçleri ve eğitimlerle, genç fotoğrafçıların bu zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Ayrıca, derneklerin elindeki sosyal çevre ve birliktelik imkânları, nitelikli fotoğrafçılara destek sağlamak için kullanılmalıdır.

Sonuç olarak, derneklerin genç nesilleri desteklemede daha etkin bir rol oynaması gerektiğini kabul ediyoruz. Fotoğraf sanatının sadece belirli isimler üzerinde yoğunlaşması yerine, genç fotoğrafçılara alan açan, onların sanatsal bakış açılarını geliştiren platformlar yaratmak için elimizden geleni yapıyoruz. Gelecekte daha fazla genç fotoğrafçının kendini ifade edebileceği bir ortam oluşturmayı hedefliyoruz.

S.5: Fotoğraf yarışmalarında dikkatimizi çeken bir unsur var: Çeşitli yarışmalara hep aynı fotoğraf ile katılım sağlayan fotoğrafçılar görüyoruz. Sizce bu yarışmalar, Türkiye fotoğraf tarihinin, özellikle günümüzün tarihine, gelişimine katkıda bulunuyor mu? Bu yarışmalar, fotoğrafçılar için bir motivasyon kaynağı mı yoksa sadece bir gelir kapısı mı?

Fotoğraf yarışmaları, eğer kişisel gelişim ve sanatsal donanımı artırmak amacıyla ele alınırsa, fotoğrafçılar için gerçek bir motivasyon kaynağı olabilir. Yarışmalar, fotoğrafçıların yeteneklerini test etmeleri, deneyim kazanmaları ve kendilerini geliştirmeleri açısından büyük bir fırsat sunar. Ancak, günümüzde birçok yarışmaya hep aynı fotoğraflarla katılan ve bu süreçleri bir kazanç kapısı olarak gören bir kesim de mevcuttur. Bu yaklaşım ne fotoğrafçıyı geliştirir ne de fotoğraf sanatına katkı sağlar. Yarışmalara katılmak, fotoğrafçının nasıl bir motivasyonla bu yarışmalara yaklaştığına bağlıdır. Yarışmalar, birey için gelişim ve keşif aracı olabilirken, diğer taraftan sadece maddi kazanç hedefiyle de kullanılabilir.

Öte yandan, fotoğraf yarışmalarının Türkiye fotoğraf tarihi ve sanatsal bakış açısının belgelenmesi açısından önemli bir yeri olduğu düşünülmektedir. Bu yarışmalar, tecrübeli fotoğrafçılar için prestij kazanma, yeni başlayanlar için ise motivasyon ve tanınma fırsatı sunar. Ancak, yarışmalarda belirli tarzların ve fotoğrafçıların öne çıkması, yarışma sonuçlarının bir standarda oturduğunu ve fotoğraf tarzlarının tekdüze hale geldiğini göstermektedir. Bunun, jürilerin sanatsal bakış açısıyla yakından ilişkili olduğu düşünülebilir. Belirli tarzların daha fazla beğenilmesi, yarışmacıları da aynı tür fotoğraflar çekmeye yönlendirmekte, bu da aynı isimlerin ve benzer çalışmaların sürekli olarak gündemde kalmasına neden olmaktadır.

Günümüzde fotoğraf sanatı, dijitalleşme ve görselliğin artmasıyla birlikte, içerikten çok grafiksel estetiğe odaklanmaya başlamıştır. Oysa geçmiş dönemdeki birçok fotoğrafçının, anlatacak bir mesajı, üzerinde durmak istediği bir konuyu vurgulama gayreti vardı. Yarışmalarda bu çeşitliliği yeniden yakalayabilmek için, konu odaklı işlerin öne çıkarılması ve jürilerin farklı tarz ve bakış açısına sahip kişilerden seçilmesi önemlidir. Hatta, yarışmalarda fotoğrafların sanatsal çarpıcılığını yalın bir gözle değerlendirebilmek adına, fotoğraf camiası dışından kişiler de jüri olarak dâhil edilebilir. Bu sayede, fotoğraf yarışmalarındaki tekdüzelik kırılabilir ve daha özgün çalışmalar teşvik edilebilir.

S.6: Çeşitli fotoğraf kurumlarının verdiği unvanların fotoğrafçılar üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz? Bir fotoğrafçı olarak tanınabilmek için bu unvanlara sahip olmak şart mı? Unvanlar olmadan da ‘fotoğrafçı’ olunamaz mı?

Fotoğraf kurumları tarafından verilen unvanlar, bir fotoğrafçının belli bir yetkinliğe ve donanıma sahip olduğunu belgeleyen bir gösterge olarak değerlendirilebilir. Bu unvanlar, fotoğraf kariyerinde avantaj sağlayabilir ve tanınırlığı artırabilir. Dijital platformlarda yapılan aramalarda, genellikle bu unvanlar öne çıkmakta ve bu unvanlara sahip fotoğrafçılar daha fazla dikkat çekmektedir. Ancak başarılı bir fotoğrafçı olmak için unvan sahibi olmak zorunlu değildir.

Geçmişte pek çok başarılı fotoğrafçı, unvanlar olmadan da yetenekleri ve yaratıcılıklarıyla akılda kalan eserlere imza atmış ve tanınır olmuştur. Örneğin, Ara Güler veya Yusuf Tuvi gibi isimler, unvanlarla değil, sanatları ve başarılarıyla tanınmışlardır. Unvanlar, fotoğrafçının yetenekli olduğu anlamına gelir, ancak bir sıralama göstergesi değildir.

Unvanlar olmadan da fotoğrafçı olunabilir ve iyi işler yapan, doğru yerlerde görünür olan kişiler de tanınabilir. Fotoğraf sanatında önemli olan, yaratıcılığı ve sanatsal bakış açısını ortaya koyabilmek, özgün ve etkileyici eserler üretebilmektir. Unvanlar, bu süreçte sadece bir destek olabilir, ancak başarı ve tanınırlık, fotoğrafçının ürettiği işlere ve sanatsal katkısına bağlıdır.

S.7:  Günümüzde art arda bağımsız atölyeler açılmaya başladı. Derneklerin tamamlayamadığı ya da yetişemediği noktalardan doğan bu atölyelerin sayısının artması hakkında ne düşünüyorsunuz? Derneklerde de benzer atölyeler düzenlenebilir. Yeni akımlar, teknikler, çağdaş sokak fotoğrafçılığı, soyut ve soyutlama gibi çalışmalar/atölyeler konusunda derneklerde neler yapılabilir? Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?

Günümüzde sayıları artan bağımsız fotoğraf atölyeleri, fotoğrafçılık alanında kendini geliştirmek isteyenler için önemli bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. Bu atölyeler, genellikle belirli uzmanlık alanlarına odaklanarak katılımcılara çeşitlilik ve seçenek sunmaktadır. Ancak bu tür bağımsız atölyelerin ticari amaç ya da popülist kaygılar barındırabileceği de göz ardı edilmemelidir.

Dernekler açısından bakıldığında, bu atölyelerin sivil toplum kuruluşları bünyesinde, alanında uzman kişiler tarafından ve ticari kaygı gütmeden sunulmasının fotoğraf sanatı adına daha verimli sonuçlar sağlayabileceğini düşünüyoruz. Derneklerin en büyük avantajı, dışarıdaki atölyelere kıyasla çok daha geniş bir yelpazede çeşitli konu ve tarzları sunabilme kapasitesine sahip olmalarıdır. Üyelerin gönüllü olarak ve tamamen sanat aşkıyla gerçekleştirdiği bu faaliyetler, fotoğraf severler için daha kapsamlı ve dengeli bir eğitim fırsatı yaratır.

TEŞEKKÜRLER!

 Aralık Mag., yeni blog röportaj serisi ‘Derneklere Sorduk’ ile Türkiye’de bir ilke imza atıyor. Bu yenilikçi seride, derneklerin faaliyetlerini ve karşılaştıkları zorlukları daha iyi anlamak amacıyla aklımıza takılan soruları derneklere yönelteceğiz. Fotoğraf sanatının gelişimine katkıda bulunmayı hedefleyen bu serimizde, hem derneklerin işleyişine ışık tutmayı hem de okuyucularımıza değerli bilgiler sunmayı amaçlıyoruz.
“Derneklere Sorduk” röportaj serisinin sorularını hazırlayan Bahar Saner‘e, röportajın redaksiyonu için Cemre Tosun ve İlker Şimşekcan‘a, yayıma hazırlayan Nazlı Yıldırım‘a teşekkür ederiz.