Konuşmamız Gereken Bir Mevzu Var bölümün bu haftaki konuğu Emin Bodur.
Milyonlarca insanın kullanım alanına giren Instagram; getirdiği birçok yenilikleriyle birlikte, beraberinde de sorunları getirmiştir. Sanat alanı dışında kullanım niyetlerini bir kenara bırakırsak ve sadece sanat camiası içerisinden bakarsak ciddi oluşumları yaratmada önemli bir kavşaktır. Kaynak kısıtlılığı nedeniyle ulaşamadığımız nice değerli sanatçıların çalışmalarına bir parmak dokunuşuyla ücretsiz ve hızlı bir şekilde ulaşabiliyor, inceleyebiliyoruz. Benim için Instagram “Portfolyo Odaları”dır. Fotoğraf alanında yapılan çalışmaları görmek istediğimde girişte yazılan isimlerden nicesinin kapısından içeriye giriyor; oda içerisinde yer alan -sanatçının istediği paylaşımı kadar- fotoğrafları vakit sorunu olmaksızın izleyebiliyorum. Günümüzde artık çalışmalarımızın sergilenmesini istediğimiz birçok mekân sahipleri de sadece ve sadece Instagram üzerinden değerlendirme yapmaktadır. Basılı portfolyo dosyaları neredeyse artık kabul edilmiyor. En azından benim bulunduğum ülke için bu gözlemimi söyleyebilirim.
Zaman zaman Aralık Mag. hesabını takip eden fotoğrafçıların odalarında gezinirken karşılaştığım kimi fotoğraflar üzerinde açılan mevzuları sizlere taşımak istedim. Sanatçıdan bağımsız olarak sadece odağında fotoğraf olan bir mevzumuz.
Bu haftaki mevzumuz Emin Bodur‘un “No Eye Contact” paylaşımlı fotoğrafıdır. Çift olarak gördüğümüz iki insanın gözlerindeki çarpı işaretleri, fotoğrafı ikiye bölerek geçen bir çizgi, renk tonlarının siyah beyazın keskinliğinde buluştuğu fotoğrafın duygu verimi yoğun. Kafanızda birçok senaryo yazdıran bu fotoğraf, bedensel ve psikolojik ikileminde kalır. Sıkışmışlık ve bunun getirisi olan cesaret ya da -öfke de diyebiliriz- vücut dillerine yansır. Bedensel ve psikolojik imgelere dair birçok fotoğraflarla, çalışmalarla, projelerle karşılaştık. Tarihî isimler sayesinde ilham aldık ve öğrendiklerimizle yol katettik. Peki, 2000’liler döneminden inceleyelim dersek sonuç olarak nereye varırız? Toplum olarak etkilendiğimiz ağır olaylar çemberinde; bireysel alanımızda verdiğimiz içsel savaşlarımız hakkında konuşmak için ne kadar istekliyiz? Ya da bu cesareti gösteren fotoğrafçıların çalışmalarıyla yüzleştiğimizde bunun üzerine konuşmak için ne kadar açık sözlüyüz?
Göz teması kurmanın engellenildiği bu fotoğrafın detaylarına bakıldığında mekânla ilgili çok az bilgiye sahip oluyoruz. Duvardaki lekeleler, bazı döküntü izleri eski bir oda hissiyatını veriyor. Koltuğun üzerinde olan -battaniye olabilir belki- nesnenin yüzeyindeki desenlerin hepimizin ezberlediği ve hemen hemen her evde bulunan bir eşya olduğunu kanıksıyoruz. İki insanın vücut şemasında erkeğin dövmeli ve açık; kadının gizemli olması fotoğrafta ikilem oluşturuyor. Özellikle ortasında geçen çizginin bu ikilemi bozmak isteği de olabilir.
Bir kusur olarak atfedilen çizgi, fotoğrafın etkisini güçlendirmekte. Ezberlenilmiş öğretilerin dayandırdığı kuru yargılarımızı bir kenara bırakıp fotoğrafın gücünü ortaya çıkaran “kusur”ları görme ve üzerine konuşma zamanımız gelmedi mi?
Emin Bodur’un portfolyo odasını ziyaret etmek isterseniz açık adresini de ekliyorum.
Mevzumuzla ilgili önereceğim fotoğrafçılar;
–Eikoh Hosoe
–Dora Maar
–Joel Peter Witkin
–Claude Cahun
–Roger Ballen
Kaleminize sağlık. Çok güzel bir analiz… Belki şöyle bir yorum daha getirebiliriz naçizane:
Çiftin gözlerindeki çarpı işaretleri onların birbirlerine karşı değil; birbirleri arasındaki bağın dışındaki şeylere mesafe koyduklarını sembolize ediyor da olabilir. Tıpkı ‘’zweisamkeit’’ sözcüğünün anlatmak istediği gibi. Farklı bir detayda kadının üzerinde biraz emanet gibi duran giysinin erkeğe ait olduğu düşünülebilir. Bu da benimseme vurgusunun bir yansıması olabilir.
Sevgiler…