Koma Hali
Gri bir sis dalgasının tüm kenti ve ruhumu kapladığı bir gündü. Bilinmeze doğru yol alıyordum. Bulutların içinden yükselen sesler, zihnimin haykırışlarından daha sönük çıkıyordu. Sokaklar bomboştu. Hatta hepsi de çıkmaz…
Gri bir sis dalgasının tüm kenti ve ruhumu kapladığı bir gündü. Bilinmeze doğru yol alıyordum. Bulutların içinden yükselen sesler, zihnimin haykırışlarından daha sönük çıkıyordu. Sokaklar bomboştu. Hatta hepsi de çıkmaz…
Bilsen ne çok bekledim seni… 30 senelik bir bekleyişti bu. Oruçlu birinin susuzluğundan kana kana su içmek için ezanı bekleyişi gibiydi seni beklemek. O ezan hiç okunmadı, ben de susuzluğumu…
Çatlamış cam bir akvaryumumuz vardı hani, hatırlar mısın? Su sızdırdığı için içinde artık balıkların yaşayamadığı. Sen onu topraklarla doldurmuş, içine çiçekler ekmiştin. Akvaryum, yine bir şeyleri yaşatmaya devam etmişti. Çiçek…
Son yaprağım, dökmeye kıyamadığım…Bütün yapraklarımı döktüm de seni tüm kışlardan fırtınalardan korudum. Sen de beni öyle korursun sandım….Olmadı…Hayatın ve doğanın bir işleyişi varmış ,Ben bunu seninle acı bir şekilde tecrübe…
Nefesimsin diyordu sevdiği kadına… Çünkü nefesiyle çıkartıyordu o sihirli notaların seslerini trompetinden ve her canlı gibi hayatta kalabilmesi aslında nefes alıp vermesiydi. Trompetini bir daha çalamaması ise varlığını bu hayatta…