S.1: Derneğinizin kuruluş hikâyesini ve bu sürecin arka planını bizimle paylaşır mısınız?
Derneğimizin kuruluş amacı fotoğraf ve sanatının icra edilmesi, gençlerin fotoğraf ve sanatı ile ilgili çalışmalarının desteklenmesi amacıyla 2016 yılında kurulmuştur. Bu konuda başta kurucu başkanımız A. Niyazi Sertkalaycı ve Burak Durhasan’ın gayretli ve sabırlı çalışmaları kuruluş gibi sancılı bir sürecin kolay atlatılmasına yardımcı olmuştur. Bu bağlamda 7-8 kişilik bir ekip yeterli olabilecekken 36 kişilik bir fotoğrafçı kadrosu derneğimizin kuruluş sürecini gerçekleştirmiştir.
S.2: Genellikle bir boşluğu doldurmak amacıyla dernekler kurulmaktadır. Türkiye fotoğrafçılığı alanında hangi eksikliği veya ihtiyacı gözlemleyerek derneğinizi kurmaya karar verdiniz?
Bizim kuruluş sürecimiz bir boşluğu doldurmak yerine bugün yaklaşık 60 üyemizin faaliyetlerini daha görünür kılarak bireysel hırs ve egodan arındırılmış bir şekilde BİZ olma bilinciyle yapmış ve yapacak olduğu işleri fotoğraf ve sanatının gelişimi düşünülerek olmuştur.
S.3: Türkiye’nin fotoğraf tarihine yakından baktığımızda, belirli dönemlerde ciddi bir görünürlük ve ilgili çalışmalar gözlemliyoruz. Ancak yakın tarihte, özellikle genç fotoğrafçıların kendilerini duyuramaması ve yenilikçi adımlar atılamaması gibi durgunluk ve gerileme döngüleri dikkat çekiyor. Derneğiniz, bu döngüyü kırmak için ne tür faaliyetler yürütmektedir?
Kesinlikle dönemsel yükseliş gözlemlerinize katılıyoruz. Bununla birlikte böyle süreçlerin gerçek başarı olmayacağını biliyoruz. İnişli çıkışlı bir grafik izlemek yerine istikrarlı ve organik bir şekilde olan başarılar gerçek başarının temelini oluşturmaktadır. Başta Arka Plan Fotoğraf Atölyeleri ile başlayan fotoğraf ve sanatı sürecimiz sonrasında Arka Plan Fotoğraf Derneği ile devam etmiştir. Bununla birlikte birçok sanat disiplinin fotoğraf kavşağında buluşması sebebiyle 2019 yılında temeli fotoğraf olan bugün 6. yılına girip 33. sayısını yayımlayan basılı yayın organı Arka Plan Sanat’ı çıkarmaya başladık. Deprem ve Yaşar Kemal özel sayıları gibi birçok özel sayı ve dosyaya imza attığımız gibi 33. sayımızı da bereketli toprakların yazarı Orhan Kemal’e ayırdık. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile yaptığımız birçok projeyi de yakın zamanda başarıyla tamamladık.
S.4: Türkiye’deki derneklerin konumuna baktığımızda, çoğunlukla erişilebilirlik ve hızlı yükseliş sağlayan bir güç olduğunu görüyoruz. Ancak, bu gücün genellikle aynı isimler üzerinde yoğunlaştığını ve yeni fotoğrafçılar için alan açmada yeterince kullanılmadığını düşünüyoruz. Bu konuda bir öz eleştiri yaparak, neden bu gücü yeni fotoğrafçılar için daha fazla kullanmadığınızı değerlendirir misiniz?
Aslında önceki sorulara vermiş olduğumuz cevaplarda bu sorunuzun yanıtını vermiş olduğumuzu düşünmekteyim. Ama birkaç cümle ile süreci özetleyecek olursak ben yerine BİZ olmayı denersek başaramayacağımız hiçbir şey yok.
S.5: Fotoğraf yarışmalarında dikkatimizi çeken bir unsur var: Çeşitli yarışmalara hep aynı fotoğraf ile katılım sağlayan fotoğrafçılar görüyoruz. Sizce bu yarışmalar, Türkiye fotoğraf tarihinin, özellikle günümüzün tarihine, gelişimine katkıda bulunuyor mu? Bu yarışmalar, fotoğrafçılar için bir motivasyon kaynağı mı yoksa sadece bir gelir kapısı mı?
Fotoğraf yarışmalarını özellikle ciddi olarak konulu yapılan yarışmaları bizler dernek olarak çok önemsemekte ve desteklemekteyiz. Bireysel olarak baktığımızda orada elde edilen bir başarı kimin ruhunu okşamaz ki? Ama bunu alışkanlık hâline getirip gerçek başarının bu olduğuna inanarak kendi gelişimleri ile birlikte fotoğraf ve sanatının gelişimine katkıda bulunduklarını düşüneneler yanıldıklarını ve geriye bir şey bırakmadıklarını anladıklarında iş işten geçmiş olmaktadır. Andy Warhol’un deyimiyle “Bir gün herkes on dakikalığına ünlü olacak.” dediği gibi pop star olunmakta ama önemli olan zirvede kalmaktır.
S.6: Çeşitli fotoğraf kurumlarının verdiği unvanların fotoğrafçılar üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz? Bir fotoğrafçı olarak tanınabilmek için bu unvanlara sahip olmak şart mı? Unvanlar olmadan da ‘fotoğrafçı’ olunamaz mı?
Fotoğraf sanatçısı kimdir? Nasıl olunur? sorusunun cevabını da az önceki Andy Warhol örneği ile düşünürsek projelerinizle olduğunu söyleyebiliriz. Ara Güler, Salgado gibi isimlerin böyle unvanları yoktu ama onlar projeleriyle yüzyıllar sonra da anılacaklar.
S.7: Günümüzde art arda bağımsız atölyeler açılmaya başladı. Derneklerin tamamlayamadığı ya da yetişemediği noktalardan doğan bu atölyelerin sayısının artması hakkında ne düşünüyorsunuz? Derneklerde de benzer atölyeler düzenlenebilir. Yeni akımlar, teknikler, çağdaş sokak fotoğrafçılığı, soyut ve soyutlama gibi çalışmalar/atölyeler konusunda derneklerde neler yapılabilir? Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?
Derneklerle birlikte bir üst yapımız olan TFSF’ye burada çok iş düşmekte. Öncelikle bu tür atölyelerin neden açılması gerektiğinin sorusunun cevabını atölye eğitmenleri kendilerine dürüstçe vermek zorundalar. Ondan sonra atölyenin amacının bir literatüre dökülerek hedefe ulaşılıp ulaşılmadığın muhasebesinin yapılması gerekmektedir. Sokak fotoğrafçılığı atölyesi diye ortaya çıkılan projede “Sokak neresi?” sorusunun cevabı verilmeden, kamusal alanın hangi kısmını oluşturduğu düşünülmeden projeler yapılmakta. Bunlar birlikte yol alan belki de ileride çok iyi işlere imza atacak arkadaşlarımız genelde sürecin sağlıksız bir şekilde işlemesinden kaynaklı önce atölyeden sonra fotoğraf ve sanatından soğuyup vazgeçerek süreci olumsuz etkilemektedir. Bu bağlamda dernek ve özellikle TFSF’ın yapacağı eğitimcilerin eğitimi gibi projeler ve bilinçli ehliyet sahibi eğitmenlerle çalışması gerektiğini önerebiliriz.
TEŞEKKÜRLER!
“Derneklere Sorduk” röportaj serisinin sorularını hazırlayan Bahar Saner‘e, röportajın redaksiyonu için Cemre Tosun ve İlker Şimşekcan‘a, yayıma hazırlayan Nazlı Yıldırım‘a teşekkür ederiz.