You are currently viewing FOTOĞRAFLAR TEKRAR EDEN BİR MOTİF
Fotoğraf Sanatçısı

FOTOĞRAFLAR TEKRAR EDEN BİR MOTİF

Murat Arık ile Röportaj Siyah Beyaz ve Duygu

İstanbul’un sanat camiasının tanınmış simalarının yüzlerindeki kusurlara, duygulara ve düşüncelere ışık tutan bir fotoğraf sanatçısı Murat Arık. Kapalı mekanlardaki ışık oyunlarını iyi yönetebilen, siyah ve beyazın dengesini iyi kuran bir fotoğraf ustası. En önem verdiği çekimler şüphesiz ki portre fotoğraflar. İnsanların fotoğraflarını çekerken, o anki ruh hallerini ve duygularını gözlemlemeyi ve bunları topluma yansıtmayı seviyor.

Murat’la ortak bir yönümüz var. Oda yaptığı birçok projeden elde ettiği sergi gelirlerini çeşitli yardım kuruluşlarına bağışlıyor. Geçen yıl yaptığı ‘Portreler’ sergisi de bunlardan biriydi. Eylül ayının son demlerine geldiği bugünlerden birinde kahvemizi yudumlarken, bağımsız fotoğraf kolektifimiz Aralıg Mag için yine bir aradayız.

Benim açımdan Murat’la yaptığım röportajın temel konusu şu an yurt içinde ve yurt dışında sergileri açılacak olan önemli bir sosyal farkındalık projesi aslında. Projenin sürpriz olarak kalmasını istediği için çok fazla spoiler vermiyor kendisi.

Konunun içeriğinden konuştuk biraz. Toplumda gerçek anlamda farkındalık yaratacak bir projeye hazırlandığını söyleyebilirim sadece. Gerisi sürpriz olsun…

Şimdi biraz Murat’ı ve sanata bakış açısını konuşalım.

Hilal BAYAR: Fotoğrafçılığın toplumsal değişim yaratma gücü hakkında ne düşünüyorsun?

Murat ARIK: Fotoğrafların; duygusal tepkiler uyandırarak insanların düşünce ve davranışlarını kesinlikle etkileyeceğini düşünüyorum. Fotoğraf, izleyicilerin empati kurmasına ve konunun ciddiyetini anlamasına yardımcı olabilir. Ayrıca bu yolla karmaşık toplumsal meselelerin de izleyiciye basit ve etkileyici bir şekilde aktaracağını düşünüyorum. Sonuç olarak izleyiciye sunduğunuz fotoğraf toplumsal değişim yaratma potansiyellerine sahip güçlü bir araçtır.

“Ben bu yüzden portreleri çekiyorum…”

H.B. Sanatında kimliğinin ve kişisel gelişiminin izlerini nasıl taşıyorsun?

 M.A. Çektiğim fotoğraflarda duyguların ön planda olduğunu düşünüyorum. Filtreler veya araçlar olmadan sade ve samimi fotoğraflar çekiyorum. Kısaca Murat Arık portresine baktığınızda kişinin o an hangi duyguda olduğunu ve nasıl bir ifade vermek istediğini görebiliyorsunuz. Seninle üzerine konuştuğumuz ve şu an çalışmakta olduğum sosyal farkındalık projesinin de aslında bir nevi çocukluğuma ve benliğime dayanan kişisel kimlik sergisi olduğunu da varsayabiliriz.

İnsanlar birbirini yaralarından tanır; çünkü bu yaralar, görünmez iplerle ruhlarımızı birbirine bağlar.

Her yara, derinlerde bir yerlerde bir hikaye taşır, belki de en değerli olanı.

Bize tekrar kalkmayı hatırlatan bir işaret taşır, geçmişin hatırası olarak.

Her zorluktan sonra yeniden doğarız ve yaralarımızı birer onur nişanı gibi taşırız, çünkü onlar, hayatta kalmanın ve yeniden başlamanın sembolleridir.

 Aslan ustaya sevgiler!

H.B.  Şüphesiz her sanatçı kendi sanatını icra ederken geçmişten geleceğe kimliğinin ve kişisel gelişiminin izlerini mutlaka taşıyor. Bunun yeryüzünde sayısız örneğini görebiliriz. Peki seni en çok etkileyen sanatçı ve eserleri nelerdir?

M.A. Beni derinden etkileyen fotoğrafların başında, okuduğum okulun koridorundaki duvarda asılı duran Kevin Carter’ın ‘Akbaba ve Çocuk’ eseri geliyor. Bu fotoğraf pek çok tartışmanın odağında yer alsa da, bana göre günümüzde hala toplum açısından pek çok hikaye ve duygu barındırıyor.

Beni çok etkileyen bir diğer sanatçı ise Steve Mccurry, çektiği Afgan Kızı portresi. Herkes tarafından biliniyor olsa da 12 Yaşında ilk portresinin ardından 20 yıl sonra tekrar Sharbat Gula’nın portresini çekmesi inanılmaz etkileyici.

 H.B. Fotoğraf çekim sürecinde spontane olmayı mı, planlı ilerlemeyi mi tercih ediyorsun?

M.A. Spontanlıktan ziyade, planlı bir yaklaşımı tercih ediyorum. Çekim sürecimizde, fotoğrafını çekeceğim kişiyle mutlaka bir araya gelmeyi arzuluyorum. Bu buluşmalar, kişinin mimiklerini, duygularını ve bakış açısını yakından tanımama olanak tanıyor. En önemlisi, bu süreçte aramızda kurulan bağ, fotoğraf karelerine yansıyan samimiyeti ve derinliği artırarak çalışma sürecimi daha anlamlı kılıyor.

Fotoğraf = Simge…

“Çoğunlukla sade, siyah-beyaz ve masa konseptini tercih ediyorum; zira bu yaklaşımlar, fotoğrafın özündeki duyguyu saf bir biçimde ön plana çıkarmamıza olanak tanıyor. Popüler kültürün yüzeysel yansımalarından uzak durmayı tercih ediyorum. Kendi estetik çizgimizi koruyarak, çekilmeyeni çekmek o anı yakalamak beni daha da mutlu ediyor.”

H.B. Fotoğraflarında izleyiciyi şaşırtmayı veya düşündürmeyi nasıl başarıyorsun? Gelecek nesillerin çalışmalarını nasıl görmesini istersin?

M.A. İzleyiciyi şaşırtmanın ve düşündürmenin en etkili yollarından biri duygusal bir bağ kurmaktır. Fotoğraflarımda duygulara dokunan anları yakalamaya çalışıyorum, böylece izleyici kendi deneyimlerini ve duygularını fotoğrafla ilişkilendirebiliyor.

Çalışmalarımın, gelecekte de izleyicilerle duygusal bir bağ kurabilmesini istiyorum. Duyguların evrensel olduğunu ve zamanla değişmediğinim bu nedenle çalışmalarımın duygusal derinliği, gelecekte de izleyicilere hitap etmeli. Onların kendi yaratıcılıklarını keşfetmelerine ve kişisel ifade yollarını bulmalarına yardımcı olmasını umuyorum.

Muratla sohbetimizden beni en çok etkileyen şey yeni projesine ait fotoğraflar olurken; son cümlelerimde Vincent Van Gogh’u anmak istiyorum. Sanat dünyasının şüphesiz en önemli sanatçılarından biridir kendisi. Dünyaya 2.100’e yakın sanat eseri bırakmıştır.

“Vicdan, insanın pusulasıdır.” diyerek toplumda nerede yer edinilirse edinilsin bütün duyguların insanda ve vicdanda son bulduğunu vurgulamıştır. Van Gogh”un ‘Yıldızlı Gece’si’ yüzyıllar boyu yaşamaya devam ederken; Murat’ın projelerinden de yola çıkarak bir sanat eserinin ne kadar çok şey anlatabileceğini anımsayalım… Dünyada var olmuş eserlerin kimisi geçmişinin izlerinde kimisi de var olduğu zamanda ruh buluyor. Ve Van Gogh  yine tekrar ediyor…

“Insanları sevmekten daha sanatsal bir şey olmadığını düşünüyorum.”

 Saygılarımla

Hilal BAYAR