Parmak İzleri ve Vesikalıklar
Bazen kitap karıştırmak, bazen geçmiş çalışmaları incelemek, bazen diğer sanatçı çalışmalarını merak etmek çoğu zaman fotoğraf çekmenin ötesine götürebilir. Tek başına bir makine ile sadece fotoğraf çekimi yapmak yeterli değildir. Kendimi böylesine yetersiz hissettiğim anlarda geçmiş çalışmaları araştırıyor, dünyanın birçok yerinde neler yapılıyor sorusunun merakıyla okumalarımı sürdürüyorum. Özellikle Youtube üzerinden takip ettiğim ve bakış açıma eleştirel bir yaklaşım kazandırmasında yardımcı olan Alec Soth’u dinliyorum, bazen de Rafael Bosco Vieira’nın fotoğraf kitaplığından paylaştığı kitapları arasında kayboluyorum. Kaybolduğum bir vakitte Amak Mahmoodian’ın Shennasnameh isimli kitabıyla karşılaştım.
İngiltere’de yaşayan ve çalışmalarına orada devam eden İranlı genç fotoğraf sanatçısı Amak’ın ilk fotoğraf kitabıdır. 2016’da RRB Photobooks etiketiyle yayımlanır.
Kitabı ilk gördüğümde açıkçası heyecanlandım. Siyah bir kumaş ve üzerinde kırmızı mumlu sıcak bir mühür… Mührü kırıp kumaşı açtığınızda neyle karşılaşacağınızın bilinmezliği içinde kalakalıyorsunuz.
Shenasnameh, İran hükümeti tarafından verilen bir doğum belgesinin adı aslında. Amak, “birth certifica” için annesiyle birlikte vesikalık fotoğraf çektirmeye gittiği bir fotoğraf stüdyosunun bekleme salonunda yaşadığı anısını hatırlamasıyla İran’ın geçmişini, mirasını ve kültürünü daha yakından araştırmaya başlar. Böylelikle her yeni çalışmasıyla İran kültürünün köklerine iner ve doğduğu toprakların kimliğinin kendi üzerindeki değişimleriyle yüzleşir. Amak’ın diğer çalışmalarını da incelediğimde; içinde büyüdüğümüz kültürün, dayatılan, yozlaştırılan, milyonlarca yıl içinde değişime uğrayarak özünden uzaklaşmış birçok şeyin bizdeki yaralanmaların adı olduğunu fark ettim. Bu fark ediş ile bende; doğduğum, büyüdüğüm ve büyütüldüğüm toprağı yeniden tanıma, yeniden bilme ve yeniden anlama isteği doğurdu. Sanırsam kendimi bilme arzusunun götüreceği ilk yol “geçmişini bilme” olacak.
Kitabı incelemeye devam ediyorum ve arka planda sürekli kendime sorular sorup iç sesimle tartışıyorum. Kitabı kumaşından çıkardığımızda kırmızı ve kalın ciltli bir bakış. Kapağını açtığınızda ise doğum belgesinin benzerliği ve üzeri karalanmış, çizilmiş, yırtılmış şeylerin yasaklı hâlleri… Birbirini takip eden fotoğraflar sizlere tekrar eden bir aynılık hissiyatı verse de birbirinden farklı özel hikâyelerin sistem döngüsünde nasıl sessizleştiğini, sessizleştirildiğini fark ediyorsunuz. Yüzler ve kimlikler, yaşantılar ve hayaller, istenilen bağımsızlık ve verilmeyenler… Bu hâlleriyle karşılaşmanız için kitabın videosunu bırakıyorum.
Kitap ise modern İran kültürünün, kadınların, özgürlüğün ve feminizm sesi olan Fürug Ferruhzad’in şu dizesiyle bitiyor. “The bird, was just a bird. The bird, well, was truly free”
Nazlı YILDIRIM
İletişim: [email protected]