Yıllar boyunca evin sakinleri ne zaman bir yolculuktan dönseler, çevrelerine şöyle bir bakınca kim olduklarını hatırladılar.
Bize alternatiflerin mümkün olduğunu fısıldayan, başka dünyaların kapılarını aralayan ve her daim kendimiz olma özgürlüğüne bizi bir adım daha yaklaştıran kitaplarımız, eve girdiğimiz andan itibaren bize kim olduğumuzu hatırlatır.
Kendi yolculuklarımı anımsıyorum. Eve girilen andan itibaren tanıdık nesne ve objeler ev sahibini selamlar. Her biri özenle seçilip farklı coğrafyalardan getirilmiş ve kişinin bilinçdışını yansıtan biçimler, teker teker göz kırpar. Elle şekil verilmiş seramik kupa ve objelerin tek tip olmayan formları, her insanın biricikliğini hatırlatır bana. Köşeleri tutmuş yeşil bitkiler ise doğaya olan özlemimizi bir nebze olsun giderir. Geniş yapraklı yeşil eşlikçilerimiz, bir gün tekrar insanın doğa ile dost olabileceği ve kalabileceği olasılığını zihnimizde canlı tutmamızı sağlar.
Koltukların üzerinde sıralanmış çeşitli renk, şekil ve ebattaki yastıklar ise farklılıkların bir arada olabileceğini ve bütünlüğü temsil eden yegane parçaların var olduğunu vurgular. Kumaş ve dokuların seçimi yapılırken, kimi zaman zihni yormayacak sadelikte ve tek tip tercih edilirken kimi zaman da duygu durumlarındaki geçişleri göstermek istercesine tüm desen, çizgi ve renkleri bir arada kullanma çabası güdülür. Yüksek tavanlı mimaride kullanılan geniş camlar, ev sahibini evin dışındaki dünyayı temaşa etmeye çağırır her an ve her mevsim. İnsanın benliğinden bir adım geriye çıkıp daha geniş bir açıdan etrafına bakıyor olması, -zihin devreye girip yorum katmadan- var olan gerçekliğin daha kolay algılamasını sağlar.
Bir yandan duyularımızı köreltmek, çevrenin fiziksel özelliklerine aldırış etmemek için çaba gösterirken öte yandan bununla çelişen bir iş yapıyor, içinde yaşadığımız ve kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olan ortamı güzelleştirmeye çalışıyoruz.
Herhangi bir mekâna girdiğimiz andan itibaren zihnimiz orada bulunan tüm nesneleri algılamaya başlar. Orada yapacağımız görüşme ya da kendimizle geçireceğimiz birkaç saate odaklanmak isterken, kendimizi çevrede bulunan dekoratif öğeleri incelerken yakalarız. Uzun masalar ya da tekil olarak camdan dışarıyı seyreden masaların konumlandırılması, sedefli vazoların ışıkla olan renk dansı, hem alanı hem de varlığımızı genişleterek yansıtan unutkan aynalar, hele bir de yılbaşı geliyorsa kokina çiçeklerinin zarif bir şekilde etrafa serpiştirilmesi bizi hemen etkisi altına alır.
Çirkin bir oda hayatımızda bir eksiklik olduğuna dair hafif kuşkunun birden kuvvetlenmesine yol açarken, zemini bal rengi taşlarla kaplı, aydınlık bir oda içimizdeki ufacık bir umut tohumunun yeşermesini sağlıyor.
Hayatın bazı dönemlerinde ve dönemeçlerinde, kendimize ait olmayan ya da kendi varlığımızı yansıtmayan oda ve evlerde yaşamı idame ettirmek durumunda kalabiliriz. Bu zamanlarda iç mimariyi ve objeleri kendi isteğimiz doğrultusunda seçme şansımız bulunmayabilir. Odalarda bulunan fazla ve alakasız eşyalar, kendi düşüncelerimizdeki fazlalıkları da fiziki olarak yansıtırlar. Nasıl olsa geçici bir yaşam gözüyle bakıp evde bakımı yapılmayan ya da tamir edilmeyen eşya ve tesisatlar, ruhumuza sızarak yaşam ve düşünce şeklimize de sirayet etmeye başlar. Tamir edilmeyen bir musluk, sadece suyu fazla tüketmekle kalmayıp, hayatımızın bolluğu ve bereketinin de kaçmasına sebep olabilir. Perdeleri hep kapalı kalan ya da penceresi olmayan odalar, zaman algımızı değiştirmekle kalmayıp hayata bakışımızı at gözlüklerine indirger ve her gün, adım adım bizi pozitif tarafta kalmaktan alıkoyar. Fiziki olarak ışıksız kalan bedenimiz, en sonunda varlıktaki karanlığa daha yakından bakmaya başlar ve gözlerimiz karanlığa alışır. Halbuki ışık bir perdenin arkasında olanca gücüyle bizi beklemektedir.
Ancak acıyla tanışınca gözümüzde değer kazanır güzel şeyler. Belki biraz garip ama acıyla tanışıklık, mimariyi takdir edebilme yetisinin ön koşuludur. Binaların güzelliğinden etkilenebilmek için her şeyden önce biraz acı çekmiş olmamız gerekir.
Estetik algımızın gelişmesinde en önemli etkenlerden biri de hayattaki zıtlıkları görebilmemiz, kabul edebilmemiz ve onlardan beslenme safhasına geçebilmemizdir. Her şey kendi varlığı ve yokluğu ile iç içe geçmiş bir vaziyettedir. Ağaç dallarının yükseklere doğru büyütüp serpilebilmesi için köklerinin de aynı şekilde toprağın altında derinlere inmesi gerekir. Yaşadığımız kayıplar, yaptığımız yanlış tercihler bizi biz yapan yegane deneyimler olmakla birlikte zihnimizde acıyı algılamamıza vesile olur. Bu acıya direnmeyip içinden geçerek bizi dönüştürmesine izin verdiğimiz ölçüde zihnimiz ve ruhumuz artık dünyayı farklı noktalardan ele almaya başlar. Doğadaki ve insan eliyle yapılan yapıtlardaki detayları daha farklı algılarız ve hayranlık duyma safhasına geçeriz.
Daha incelikli şeylere , örneğin bir goblene, bir Korint sütununa, güzel yer karolarına ya da bir lambaya karşı görsel bir duyarlılık geliştirebilmemiz için önce hayatın sunduğu trajik renklere alışmalı gözlerimiz.
Korint sütunlarda kullanılan saç örgülerinin ilk bakışta aynı gibi durmasına aldanmayıp detaylı bakıldığında örgü tiplerinin her birinde farklı detaylara yer verildiği görülür. Bu konuya geliştirilen duyarlılık aslında yaşadığımız her olayın kendine has değişkenleri ve sonucu olduğu denkleminden hareketle oluşmuştur. Korintler statik olarak dayanımı sağlamakla kalmayıp izleyicilere görsel bir şölen sunmayı da ihmal etmez. Bu da insanlara bir yandan varoluşunu gerçekleştirirken bir yandan da olayların bizlere yüklediği sorumluluklar ve anlamlarla hemhal olunduğunda içerisinin dışarıya güzellikle yansıyacağına dair bir görü sunar.
Kaynakça: Mutluluğun Mimarisi, Alain de Botton.
Neslişah Albayrak

Neslişah, 1991 yılı Ankara doğumludur. Kariyerini Endüstri Mühendisi olarak sürdürmektedir. Fotoğraf eğitimlerine AFSAD ve Atölye 4’33” bünyesinde devam etmektedir. Yazma edimi ve görsel anlatımı sentezlemeyi tercih etmektedir. Kendi çektiği fotoğraflarla iç sayfaları fotoğraf baskılı defter tasarımları yapmaktadır. Yazmanın ve fotoğraf üretmenin iyileştirici gücüne inanmakta ve hayatını bu yönde şekillendirmektedir.
Instagram: photographnos