S.1: Derneğinizin kuruluş hikâyesini ve bu sürecin arka planını bizimle paylaşır mısınız?
AFSAD 1977 yılının Nisan ayında kurulmuş, ülkemizin en köklü sivil toplum örgütlerinden biridir. Şimdilerde Ankara’da Şinasi Sahnesi olarak hizmet veren tiyatro salonu 1970’lerde Çağdaş Sahne olarak biliniyordu ve burada fotoğrafla ilgili eğitimler verilmekteydi. Aynı zamanda Çankaya Halkevinde de fotoğraf kursları ve seminerleri düzenlenmekteydi. Çankaya Halkevinde çalışan Merter Oral ve Özcan Yurdalan ile Çağdaş sahnede çalışan Sinan Çetin, Ömer Lütfü Eltan, Cüneyt Ayral, Celal Ertem, Ercan Öztürk’ün bir araya gelmesi ile AFSAD’ın temelleri atılmış olur. Fotoğraf alanındaki çalışmaların gelişmesi ve bu alana duyulan ilgi 1977 yılında bir fotoğraf derneği kurulması düşüncesine dönüşür ve Nisan 1977’de dernek kurulur. Kurucular 19 Mayıs 1977’de ilk yönetim kurulu toplantısını yaparak kendi içlerinde görev dağılımına gider. Sinan Çetin (Başkan), Cüneyt Ayral (Yazman), Ercan Öztürk (Sayman), Alparslan Aydın (Sergi Gösteri Birimi Sorumlusu), Özcan Yurdalan (Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu), Celal Ertem, Merter Oral, Bülent Demirel ve Ömer Eltan ilk yönetim kurulunda yer alır. Kasım 1978’de dernek şimdilerde ‘’Kontrast’’ adıyla yayın hayatına devam etmekte olan ‘’Fotoğraf’’ isimli dergiyi çıkarmaya başlar. 1982 yılında ilk Fotoğraf Sempozyumu düzenlenir ve gelenekselleşen sempozyumlar AFSAD çatısı altından günümüze kadar düzenlenmeye devam etmektedir. 1991 yılında ise Bakanlar Kurulu kararı ile “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsünü alır.
AFSAD’ın geçmişten günümüze kadarki süreçte kuruluşu, çalışmaları ve etkinlikleri ile ilgili detaylı bilgiye Kontrast dergisinin 32. Sayısında yer alan Gülbin Özdamar Akarçay ve Kazım Şahbudak’ın kaleme aldığı makalelerden ulaşılabilir.
AFSAD’ın kuruluşundaki arka planı ve amaçlarını ise kurucu üye Özcan Yurdalan bir söyleşisinde şöyle özetler; “Derneği birkaç temel üzerine kurgulamıştık. Birincisi tabii ki hayata müdahil olmak, öte yandan çağın tanığı olmak, öbür taraftan ise sadece fotoğraf üretmek değil fotoğrafın kuramına da dair hat izlemek gerektiğini düşünüyorduk. Örneğin tanıklık anlamında, büyük toplumsal hareketlere kurulduğumuz günden beri destek verdik. Pratikte farklı bir uygulamayı gerçekleştirmek istiyorduk. Çadır sergileri, otobüste açılan sergiler ve disk grevine destek veriyorduk. Öte yandan ise panellerle, sempozyumlarla fotoğrafın teorik bütünlüğünü arıyorduk.”
AFSAD bugün temellerini sağlamlaştırmış, hedeflerini genişletmiş, çağın gereksinimlerine uyum sağlamış ve 47 yıldır fotoğrafı merkeze alan projeleri ile başarılı bir şekilde çalışmalarına devam etmektedir.
S.2: Genellikle bir boşluğu doldurmak amacıyla dernekler kurulmaktadır. Türkiye fotoğrafçılığı alanında hangi eksikliği veya ihtiyacı gözlemleyerek derneğinizi kurmaya karar verdiniz?
Her dönemin ihtiyaçları farklı oluyor aslında. Teknolojinin çok hızlı ilerlemesi sosyal, ekonomik, politik ve kültürel gibi farklı alanlarda boşlukların oluşmasına neden oluyor. Bu ihtiyaçlara cevap vermek ise en çok sivil toplum örgütlerinin vazifesidir. Geçmiş dönemlerde de farklı ihtiyaçların oluştuğu muhakkaktır. AFSAD, fotoğrafa sosyal bir işlev yükleyen ve toplumsal sorunları dert edinen bir topluluk olarak çalışmalarına başlamıştır. Dernek ilk kurulduğunda sosyalist gerçekçi ve toplumsal belgeselci bir anlayışla fotoğraf ve proje geliştirmiş olsa da, her dönem o zamanın gerektirdiği gereksinimleri karşılayacak şekilde vizyonunu genişleterek yolunda kararlılıkla ilerlemiştir. Geldiğimiz noktada her fotoğraf anlayışının önemini bilen, multidisipliner çalışmalar ve fotoğrafın gerek sanatsal gerek belge niteliğini kapsayan atölyeler ve projelerle yol alan bir derneğimiz var. Sadece fotoğraf alanları ile değil aynı zamanda atölye çalışmaları, sergi ve seminerler, sosyal yapıyı destekleyici topluluk ve ağ kurma faaliyetleri, kültürel ve sanatsal katkı sunma, teknolojik gelişmeler ve yenilikler gibi konularda Ankara’da faaliyetlerimize devam etmekteyiz.
S.3: Türkiye’nin fotoğraf tarihine yakından baktığımızda, belirli dönemlerde ciddi bir görünürlük ve ilgili çalışmalar gözlemliyoruz. Ancak yakın tarihte, özellikle genç fotoğrafçıların kendilerini duyuramaması ve yenilikçi adımlar atılamaması gibi durgunluk ve gerileme döngüleri dikkat çekiyor. Derneğiniz, bu döngüyü kırmak için ne tür faaliyetler yürütmektedir?
1850’lerde Beyoğlu’nda açılan fotoğraf stüdyoları ile başlayan Türk Fotoğraf Tarihi zengin bir geçmişe sahiptir. Osmanlı döneminden miras kalan Yıldız Albümleri arşivi fotoğrafa verilen önemi gözler önüne serer. Burada belki ilk dernekleşme faaliyetlerini başlatan Şinasi Barutçu’yu, avangart çalışmaları ile yad ettiğimiz Şahin Kaygun’u, İstanbul’un gözü olan Ara Güler’i ve Ozan Sağdıç, Coşkun Aral, Sabit Kalfagil gibi isimleri anmadan geçmek olmaz. Günümüzdeki duruma gelince gerileme ve durgunluk demek biraz haksızlık olabilir. Kanımca bir bireyselleşme dönemi yaşıyoruz. Teknolojik gelişmeler ve dijitalleşmenin başlattığı bu dönem pandemi ile çok hızlandı. Bu aslında artık küresel bir sorun. Gençler sosyalleşmek, üretmek, öğrenmek ve yeteneklerini geliştirmek için fiziksel bir ortam ya da fiziksel materyallere ihtiyaç hissetmiyorlar. Buna ek olarak derneklerin yaş ortalamasının yükselmesini ve bazı yeniliklere ve sanat anlayışlarına direnen muhafazakar dernekçi yapıları da eklemek yanlış olmaz.
AFSAD bu konuda teknik becerilerin yanısıra, sanatsal vizyonun geliştirilmesine de odaklananan atölyeler ve seminerlerde düzenlemekte, deneyimli fotoğrafçılar ile genç fotoğrafçıları buluşturan söyleşi programları düzenlemekte, gençlerin dahil olabileceği kültür ve sanat fonları yaratmak için girişimlerde bulunmakta, kültürel ve sanatsal işbirlikleri yapılan program ve fotoğraf çekimlerinde önceliği gençlere vermekte ve en önemlisi dijital platform, sosyal medya, multidisipliner çalışmalar, post fotoğraf, yapay zeka ile üretilen görseller gibi gençlere cazip gelecek alanlarda atölye ve programlar yapmaya ve gençlerle daha çok temas halinde olmak için üniversiteler ile işbirliği yapabileceği alanlarda projeler geliştirmeye devam etmektedir.
S.4: Türkiye’deki derneklerin konumuna baktığımızda, çoğunlukla erişilebilirlik ve hızlı yükseliş sağlayan bir güç olduğunu görüyoruz. Ancak, bu gücün genellikle aynı isimler üzerinde yoğunlaştığını ve yeni fotoğrafçılar için alan açmada yeterince kullanılmadığını düşünüyoruz. Bu konuda bir öz eleştiri yaparak, neden bu gücü yeni fotoğrafçılar için daha fazla kullanmadığınızı değerlendirir misiniz?
Türkiye’de dernek ve dernekçilik köklü ve gelenekselleşen kurumsal yapılardır. Bu gelenekten kopamama ya da yeniliklere açık olamama durumu zaman zaman sorunlar oluşturabilir. Derneklerde genellikle tanınmış isimlerin öne çıkması, yeni yeteneklerin kendilerini göstermesini zorlaştırabilir. Bu durumla mücadele öncelikle derneğin kurumsal kimliği ile özdeşleşen ve yönetimden yönetime değişmeyecek uygulamalarla önlenebilir. Dernekler genç ve amatör fotoğrafçılar için özel fon ve destek programları oluşturulabilir. Bu programlar, onların projelerini hayata geçirmeleri için maddi destek sağlayabilir. Ayrıca farklı sanat dallarından sanatçılar arasında işbirlikleri teşvik edebilir.
S.5: Fotoğraf yarışmalarında dikkatimizi çeken bir unsur var: Çeşitli yarışmalara hep aynı fotoğraf ile katılım sağlayan fotoğrafçılar görüyoruz. Sizce bu yarışmalar, Türkiye fotoğraf tarihinin, özellikle günümüzün tarihine, gelişimine katkıda bulunuyor mu? Bu yarışmalar, fotoğrafçılar için bir motivasyon kaynağı mı yoksa sadece bir gelir kapısı mı?
Bu soruya kısa yanıt vereceğim. Bahsettiğiniz durum Türkiye fotoğraf tarihine ve gelişimine kesinlikle bir katkıda bulunmamaktadır.
S.6: Çeşitli fotoğraf kurumlarının verdiği unvanların fotoğrafçılar üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz? Bir fotoğrafçı olarak tanınabilmek için bu unvanlara sahip olmak şart mı? Unvanlar olmadan da ‘fotoğrafçı’ olunamaz mı?
Fotoğraf kurumlarının verdiği unvanlar, fotoğrafçılar üzerinde prestij, tanınma, güvenilirlik, itibar, görünürlük ve kariyer gibi çeşitli etkiler yaratabilir. Bir fotoğrafçı olarak tanınmak için bu unvanlara sahip olmak şart değildir. Birçok başarılı fotoğrafçı, resmi unvanlara sahip olmadan da tanınmış ve kariyerlerinde ilerlemiştir. Unvanlar fotoğrafçılar için önemli avantajlar sağlayabilir, ancak başarılı bir fotoğrafçı olmak için tek yol değildir. Yetenek, yaratıcılık, eğitim ve azimle de büyük başarılara ulaşmak mümkündür.
S.7: Günümüzde art arda bağımsız atölyeler açılmaya başladı. Derneklerin tamamlayamadığı ya da yetişemediği noktalardan doğan bu atölyelerin sayısının artması hakkında ne düşünüyorsunuz? Derneklerde de benzer atölyeler düzenlenebilir. Yeni akımlar, teknikler, çağdaş sokak fotoğrafçılığı, soyut ve soyutlama gibi çalışmalar/atölyeler konusunda derneklerde neler yapılabilir? Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?
Bağımsız fotoğraf atölyelerinin sayısının artması, fotoğrafçılık alanında çeşitliliği ve erişilebilirliği artıran olumlu bir gelişme. Bu atölyeler, derneklerin yetişemediği veya tamamlayamadığı alanlarda önemli bir boşluğu dolduruyor. Burada derneklere düşen görev işbirliğine ve ortak çalışmaya açık olmaktır. Günümüz koşullarında derneklerin bağımsız atölyeler ve eğitmenlere vereceği destek ve işbirlikçi çalışmalar o şehirde faaliyet gösteren derneği bir çatı kuruluş haline getirecektir.
Fotoğrafın sanatsal olarak bir ifade aracı olarak kullanılması atölye ve seminer başlıklarında bir zenginleşmeye yol açtı. Çağdaş fotoğraf yaklaşımları, teknolojinin ve sanatın kesişim noktasında yer alır ve çeşitli deneysel ve yenilikçi teknikleri içerir. Hızla ilerleyen teknolojiyi de işin içine katınca gündemi yakalamak için yoğun bir çaba göstermemiz gerektiği aşikardır. Deneysel fotoğrafçılık, görüntü işleme programları, dijital manipülasyonlar, portre fotoğrafında güncel bakışlar, post belgesel fotoğraf gibi yaklaşımlar, fotoğraf sanatının sınırlarını zorlayarak, izleyicilere yeni perspektifler sunar. Özellikle fotoğrafçılıkla ilgilenen genç kuşak için bu yaklaşımlar fotoğraf sanatını keşfetmek ve kendi tarzlarını geliştirmek için harika bir başlangıç olabilir. AFSAD kendi bünyesinde Çağdaş Sokak Fotoğrafçılığı Atölyesi, Post Fotoğraf Atölyesi, Yapay Zeka ve Fotoğraf gibi atölye ve görüntü işleme seminerleri açarak bu zenginleşmeye katkı sağlamaktadır.
Son olarak bize böyle fırsat tanıdığınız ve bu seriyi yaparak tarihe not düşüyor olmanız adına tüm Aralık Mag. Ailesine AFSAD olarak teşekkür ederiz.
TEŞEKKÜRLER!
Aralık Mag., yeni blog röportaj serisi ‘Derneklere Sorduk’ ile Türkiye’de bir ilke imza atıyor. Bu yenilikçi seride, derneklerin faaliyetlerini ve karşılaştıkları zorlukları daha iyi anlamak amacıyla aklımıza takılan soruları derneklere yönelteceğiz. Fotoğraf sanatının gelişimine katkıda bulunmayı hedefleyen bu serimizde, hem derneklerin işleyişine ışık tutmayı hem de okuyucularımıza değerli bilgiler sunmayı amaçlıyoruz.
“Derneklere Sorduk” röportaj serisinin sorularını hazırlayan Bahar Saner‘e, röportajın redaksiyonu için Cemre Tosun ve İlker Şimşekcan‘a, yayıma hazırlayan Nazlı Yıldırım‘a teşekkür ederiz.