Bölüm : 1
Değerli okuyucular, uzun bir aradan sonra tekrar merhaba.
Önceki yazımda (inceleme değil!) kendi açımdan kullanması en keyifli gövdelerimden olan Epson RD1s’e yakından bakmıştık. Bu uzun arada kendisini Voigtlander Ultron 35 f2 Vintage ile süsledim. Çok şık oldu, görmelisiniz. Vitrinin içinden “Benimle fotoğrafa çık” diye haykırıyor. Hiçbiri süs değil, tabii ki çıkarız ve keyifle yol alırız.
Yine bu uzun arada “ekipman, fotoğraf için önemli mi?” sorusunu kendime defalarca sordum. 70’in üzerinde farklı formatlarda fotoğraf üreten “dijital” gövdeye sahip biri olarak, bu soruya verdiğim cevap kendi adıma değişime sebep olabilirdi ama, olmadı.
Dostlar, üzgünüm ama ekipman önemli. Korkmayın, itiraf edin. Artist and Artisan askımız, Gaffer tape’lerimiz, Tomford gözlük çerçevemiz. İpek fularımız, küpemiz, dolma kalemimiz ve onun mürekkebi, defteri. Hatta karanlık oda ekipmanlarımız, film ve kağıt seçimlerimiz, tarama cihazımızın ne olduğu, kimyasallarımız ve onların ısısı. Network’ümüz. Çaylar, sohbetler ve kahkahalar, iyi fotoğraf için önemli ekipmanlar ve durumlar ise; ekipman önemli. Nokta.
Analog fotoğrafı denemedim değil, pırasayı da denemiştim, defalarca. İkisi de bana pek uymadı ama bamyayı zamanla sevdim, çorbası güzel olur. Sevgili dostum Bahadır Duman’a selam olsun, onun tavsiyesi ile Pan400 takılı bir Retinette 1A hazırda bekliyor, arada bir analog’a tekrar şans vermek lazım. Sonuçta insanız, değişim her an.
Fotoğraf çekme serüvenim 2006 yılı Kasım ayında Canon 400D ve 18-55 kit lens ile başladı. Doğum günüm için abartılı bir hediye. Zaman içinde değiştirmemiş olsam eminim farklı hobilerim olurdu. Arabalara meraklıyım ama sanırım odyofil olmuştum. Kim bilir kaçımız bir Zenith eline aldığından beri fotoğraf çekiyor. Neyse, mesajı anladığınızı düşünüyor ve konumuza geçiyorum.
Bayanlar, baylar! Nikon Coolpix A.
Kompakt cihazlar ile ilgili yazı dizimin ilk konuğu, severek kullandığım, sadece güzel havalarda otoparktan çıkarttığım bir makine olacak. Yakınlaşalım.
Coolpix A, AA filtresiz, ApsC, Nikon D7100 ve Pentax K5’de kullanılan başarılı bir sensöre sahip. Üzerinde 28mm’e denk gelen f:2.8 max. diyafram açıklığı olan prime bir objetif var. Bu objektif ve AA filtresiz sensör, en açık diyaframda köşeden köşeye Sigma Dp(x) Merrill serilerine yakın keskinlikte fotoğraflar üretiyor. (Merrill serileri de gelecek, onları bir de benden dinleyin)
Nikon bu cihazı sokak fotoğrafı için biçilmiş kaftan olan, yine aynı ApsC sensöre ve açıya sahip Ricoh GR’ye rakip üretti. Ricoh’un bu alandaki deneyimi analog zamanlardan gelmekte. Dijital tarafta ise GR serisine gelene kadar bu gövdeye benzer, yaklaşık 1:1.8” sensöre sahip GRD ve GX modellerinde 6 cihaz daha üretmişti. Yani sokak fotoğrafçılarının istek ve ihtiyaçlarına çok hakimdi. Dolayısı ile Nikon tek makine ile ağzının payını aldı ve “büyük sensörlü prime kompakt” defterini kapattı, belki de yaktı.
Eksiler…
Kendi kullanım şeklime göre GR ile kıyasladığımda fark ettiğim eksikler şunlar; Snap focus malesef yok -ki bu özellik Nikon’un 2002’de ürettiği Coolpix 5000 de mevcut. Coolpix A da olmadığı gibi makineyi her kapattığınızda manuel focus arayınız sonsuza sıfırlanıyor. Son yazılımı ile de düzeltilmedi. Büyük eksik. Bu arada manuel netlik ayarını objektif etrafındaki kliksiz dönen tekerleğe atayabiliyorsunuz.
Benim açımdan bir diğer önemli eksiği ekranı çekim esnasında kapatamamanız. Ben optik vizör ile çekim yapıyorum (hot shoe var ama digilal bir vizör opsiyonu yok) dolayısı ile çekim esnasında ekranın kapalı olmasını isterim ama kapanamıyor.Bu sebepten parlaklığı -5’de kullanıyorum. Bu da tahmin edebileceğiniz bir takım problemleri beraberinde getiriyor. Örneğin shutter hızını değiştirmek istediğinizde yeni değeri aydınlık ortamda göremiyorsunuz.
AF yavaş değil ama sürekli merkezi netlemek istiyor. Pek zeki değil ve loş ortamlarda AF’yi unutun. Ayrıca Weather Proof bir yalıtımı yok. Yani sensör tozlanmaya müsait ama henüz bir problem görmedim. USB ile şarj olmuyor. Benim açımdan tüm eksikleri sanırım bu kadar.
Artılar…
Artılarına gelirsek; Makinenin mühendisliği, işçiliği çok iyi. Döneminin amiral gemisi makineleri olan D4,D800/800E,Df gibi Coolpix A’da Japon üretimi (burada Fujifilm’e gönderme olarak kabul edebileceğimiz şekilde “Made in Japan” imzası üst tablaya taşınmış). Pil kapağı hariç her yer metal. Tuş ve çark kliklerinin hissiyatı tam olması gerektiği gibi. GR serisinde olduğu üzere buton ile değil, shutter butonu etrafındaki çok hassas bir mandal ile makine açılıyor ve kapanıyor, bu da sık açıp kapatmada oldukça pratiklik katıyor. Çekime hazır hale gelme hızı tatmin edici. Objektif gövdeden neredeyse çıkmıyor. Pili yaklaşık 1,5 saatte doluyor ve 300-400 kare çekiyor. Flash max senkronizasyon hızı 1/2000 !!! (birisi Bruce’mu dedi?) Flash mekanik olarak açılıyor, kaza ile patlaması mümkün değil. Shutter sesi ve vibrasyonu neredeyse yok. “Min. shutter” belirleyebildiğiniz “Auto iso” mevcut.
Bunların dışında, en açık diyaframda çok karakterli bir vinyet yapmakta. Distorsiyon pozitif ve hiç rahatsız edici değil. Matematiksel veri isterseniz köşelerde +1.5 yada 2 dir. 28mm açı için beni oldukça şaşırttı. Vinyet ve distorsiyon zaten düzeltilebilen hatalar fakat her yazımda az-çok belirttiğim üzere bu tip bozulmalardır fotoğrafa karakter ve ruh katan. Kararında bozulmalar hoştur. Yaşam çizgimiz gibi. Neyse konumuza dönelim; Renk karakteri çok doğal. Klasik Nikon gibi sarı değil yada Pentax gibi soluk değil, “görüneni, göründüğü gibi çekiyor” diyebilirim. 3200’lerde ortaya çıkan gren’in dokusu doğal. Ortalama 20 yaşında olan makinelerim arasında bu cihaz oldukça genç ama tüm bahsettiğim aksaklıkları, fotoğraf üretme sürecime çok keyif katıyor. Zoru kim sevmez? (?) Sanırım en çok bu sebepten seviyorum kendisini. Kalp.
Sonuç…
Gelelim sonuca; Bulabilirseniz (-ki sıfır gri bir tane biliyorum, bana ulaşın) ve zordan çekip çıkartmayı seviyorsanız şiddetle tavsiye ederim. Bu tarz makineler çevre yapmak için kullanışsız fakat çevreyi rahatsız etmeden, fark edilmeden fotoğraf çekmek için çok kullanışlılar. Yani tam sokak için. Seçim sizin. Devamı gelecek, görüşürüz.