You are currently viewing Konuşmamız Gereken Bir Mevzu Var: Berk Bozkuş

Konuşmamız Gereken Bir Mevzu Var: Berk Bozkuş

Konuşmamız Gereken Bir Mevzu Var bölümünün bu haftaki konuğu Berk Bozkuş.

Son zamanlarda çevremde duyduğum özellikle katıldığım eğitimlerde sıra arkadaşlarımın sıklıkla yineledikleri sözler var. “Yeni bir şeyler bulmalıyım.”, “Daha önce fotoğraflanmamış bir şeyler fotoğraflamalıyım.”, “Hep aynı fotoğraflar var ya da benzer şeyler çekiliyor.” gibi benzeri sözleri işittiğimde kalakalıyorum. Gerçekten farkında değiller mi; geçmişten günümüze gelen değerli fotoğrafçıların çalışmalarına baktıklarında hep aynı konular üzerinde kendi özgün bakış açılarını aktardıklarının… Eğer bir fotoğrafçının hayatını okumaya meraklıysanız -çünkü çoğu kimse merak etmez böyle şeyleri- buna benzer sözler okumazsınız. Aksine kendisinden önceki fotoğrafları taklit eder ve bu taklit yolculuğunda kendisini keşfeder. Fotoğrafçıyı bu aynılaşma döngüsünden sıyırıp özgün fotoğraflar üretmesine sebep olan işte bu keşiftir. Bu keşifte sizin ne bulduklarınıza bağlı olarak elbette.

Değişmez, evrensel konular vardır. Tıpkı sizin Robert Doisneau ve Alfred Eisenstaedt’in meşhur iki fotoğrafına baktığınızda gördüğünüz ilk şey “aynı”dır. Bir öpüşme eylemini seyrediyorsunuz. Diyebilirsiniz, “aynı fotoğrafları çekip durmuşlar.” Gerçekten Robert’in ve Alfred’in bu iki fotoğrafı aynı mı? Birbiriyle hiç alakaları dahi yok. Her iki fotoğraf da “aynı”lıktan uzak ve özgün, isimsiz gördüğünüzde daima hangi fotoğrafçıya ait olduğunu anlayacağınız yapıtlardır. Bu yüzden Berk Bozkuş‘un Urban Romance isimli fotoğrafını gördüğümde heyecanlandım. Beraberinde nice sanatçıların fotoğrafları bir bir aklımda belirdi. 

1982 İstanbul doğumlu olan Berk Bozkuş, bilgi teknolojileri alanında çalışmaya devam ediyor. Çalışmaları neticesinde keşfettiği sokak fotoğrafçılığı yönünü geliştirmeye devam ediyor. Berk Bozkuş’un güçlü tarafını keşfetmesi ve bu yönünü ortaya çıkaran fotoğraflarını incelediğimde; hepimizin gizlediği o duygulu hâllerimizin sıcaklığını gördüm. Fotoğraflarında ağırlıklı olarak kullandığı renkler, yakaladığı “an”lardaki hissiyatı daha da keskinleştiriyor. Özellikle bir sokak arasında -öyle tahmin ediyorum- güneşli bir göğün altında çekilen “Urban Romance”ye baktığınızda yanaklarınızı hafif pembeleştiren bir duygu sıcaklığıyla sarmalanıyorsunuz. Bir buluşma gerçekleşiyor. 

Tony Godfrey der ki “(…) dünyadaki bir şeyi göstermenin bir yoludur fotoğraf.” O hâlde Berk için de “yine aynı şeyi çekmiş” diyebilir misiniz? Kendi dokusunu, anlatım tarzını, çekim açısını, teknik bilgisini çözebilirsiniz dikkatli baktığınızda. Ayrıca “sadece dünyayı kopyalıyorum” diyen nice ünlü fotoğrafçılarımız var tarihimizde. 

Berk Bozkuş, kendi bakış açısıyla anlam kazandırarak ortaya çıkardığı “Urban Romance” fotoğrafıyla bizleri bir kez daha düşündürdü. 

Bu haftanın öneri fotoğrafçıları;
-George Rodger

-Inge Morath

-Guy Le Querrec 

-Raghu Rai

Nazlı Yıldırım

Ankara doğumlu olan Nazlı Yıldırım, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okudu. İlk olarak öğretmenlik yaptıktan sonra yayıncılık sektörüne editör olarak geçti. Makaleleri, Yunanistan, Belçika ve Türkiye’deki çeşitli dergilerde, gazetelerde ve çevrimiçi platformlarda yayımlandı. Fotoğrafçılık kariyerinde, ilk fotoğraf fanzini “Hayret”i yayımladı. 2019’da eserleri “1+1 Birlikte Güçlüyüz!” sergisinde yer aldı. İkinci fotoğraf fanzini 2021’de Fail Books işbirliğiyle yayımlandı. Nazlı Yıldırım’ın ilk fotoğraf kitabı “Seninle Başım Dertte” 2023’te Onagöre Yayınları tarafından yayımlandı. İlk romanı “Deli Bir Düştü Rosa!” Anima Yayınları etiketiyle okuyucusuyla buluştu. Sanatında kişisel deneyimlerinden yola çıkarak aidiyet ve ayrımcılık temalarını keşfetmektedir. Eserlerinde, sınıf, kültür, cinsiyet, cinsel kimlik ve aile dinamiklerinin toplumlar üzerindeki etkilerini belgeliyor. Özellikle cinsiyet, kültürel kimlik, ayrımcılık ve LGBTI+ topluluklarının deneyimlerine odaklanmaktadır. Şu an İrlanda’da sanatsal çalışmalarına devam etmektedir.

Bir yanıt yazın