Misafir Yazar: Ramazan Ekrem Öztürkmen
Minimalizm; sadeliğin ve nesnelliğin ön planda tutulduğu bir anlayış – bir akım denilebilir. Türkçe karşılığı ‘sadelik’ olan minimalizm anlayışını, eminim bir çok insan hayatına dahil etmek istemiştir. Başarılı olabilmek zor olan bu anlayış; az ile yetinebilmeyi, gereğinden fazla eşyalar ve bir defadan sonra kullanılmayacak nesneler edinmekten kaçınmayı gerektiriyor, ne yazık; bugün bu reklamların bol olduğu ve tüketimin fazla olduğu dünyamızda insanlar ellerindekilerin değerini bilmez oldu.
Mesela gözlerim yoruluyor artık her dışarı çıktığımda; marketten ekmek almaya arabasıyla giden insanlar var, pandemi sorunundan sonra toplu taşımalara olan ilgi azaldığı için insanlar alıştıkları rahat ortamlarından uzaklaşmak istemiyorlar artık. İnsanlar sosyal varlıklardır; ancak sokaklarda, barlarda, alışveriş merkezlerinde yol yürüken sağıma soluma fazlasıyla bakıp birisine çarpmama gayreti gösterirken neden dışarıdayım diyip evin yolunu tutmuşluğum çok oldu. Bu kalabalık ortamlar ve insanların etnik kökenlerinin çeşitliliği bir fotoğrafçı olarak ilk başlarda işime yarıyordu. Ama bu kalabalığı, fazlalığı artık kaldıramıyorum; şimdilerde ara sokaklarda yürümeyi, hangi güzergahda daha az insan varsa o rotayı tercih etmem gibi şeyler var hayatımda.
Minimalizm; yani az ile yetinebilmek. Başarılı olabilmek ne güzeldir… Dolabım gereğinden fazla kıyafet ile dolu, evimde fazlasıyla süs eşyaları ve mobilyalar var. Her bir şey bana karmaşık gelmeye başlamıştı. Fotoğrafçılıkta mesela her modeli denemek, farklı format kameralarla çekimler yapmak, her lensin nasıl sonuçlar verdiğini bilmek isteyişimden dolayı edindiğim birçok ekipmanı şimdi satışa bile koydum. Çünkü birden fazla makina ile dışarı çıktığımda çektiklerimden anlık mutluluk alıyordum ama sonrasında tuhaf bir hissiyat ile eve dönüyordum, şimdi ise fazla büyük olmayan bir makina tercih edip yanıma sadece bir adet alıp çıkıyorum ve inanın daha keyifli oluyor sonuçları.
“Karmaşık şeylerin güzel olduğunu düşünmek insanların ortak yanlışıdır’’ Descartes
Şimdi konumuza dönelim.
Minimalizm, 1960’larda ortaya çıkan bir anlayıştır. 1965’te, İngiliz filozof Richard Wollheim, (1923-2003), ‘’ MİNİMAL SANAT’’ adlı bir makale yazdı. Renk Alanı Resimler ve Dadaist eserler üzerine yazdığı halde, o zamanlarda New York’ta gelişmekte olan bir soyut sanat türünü açıklamak için Minimalizm ifadesini kullandı. Minimalizm, birçok 20.yy akımından etkiler taşıyan, uçlarda bir sanat tarzıydı. Minimalizm, Soyut Ekspresyonizm’e bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Mimalizm sanatına göre nesne sadece nesnedir ve alt-üst anlamlar, gizli yan anlamlar içermesine gerek görmez, nesnenin var olması ve onu görüyor olamamız yeterlidir.
"Gördüğünüz gördüğünüzdür."
Frank Stella
Minimalistler, sanatın temelinde yatan fikirlere odaklanırlar ve kullandıkları materyalleri en temel halleriyle kullanırlar. Basit geometrik şekiller, kullanıkları ışığın renkleri, çizgileri ve dokuları kişisel bir ifade katma riskine karşı sınırlandırırlar. Minimalistler, izleyicilerin eserlere baktığında geleneksel kurallardan dolayı (komposizyon ve anlatım) dikkatlerinin dağılmasını istemiyorlardı. Bu alanda birçok sanatçı üç boyutlu eserler yaptı, bunların bir çoğu da resimdi. Bu eserlerden biri, Frank Stella’nın tuvalin boyanmamış yüzeyinin meydana getirdiği ince şeritlerle ayrılmış siyah şeritlerden oluşan ve hiçbir gizli anlam, sembol ya da referans taşımayan ‘’SİYAH TABLOLAR’’adlı serisidir.
Bir başka örnek olarak Dan Flavin‘den bahsedelim. Dan Flavin, otuz yılı aşkın bir süre boyunca floresan lambalarla çalışmıştır. Şekil, ışık ve renklerle oynayarak sanatsal araştırmalar yapmıştır. Renkli veya beyaz ışık tüplerini beyaz duvarlara karşı yerleştirerek ışığın yayılıp mekanı aydınlatmasını sağlamıştır. Sanatçılar, eserlerini ızgara yapısına ve matematik temelli fikirlere dayandırarak geometriye olan ilgilerini sıkça ifade etseler de eserlerine kişisel herhangi bir boyut katmaktan kaçınmakta kararlıydılar. Minimalist sanata ait her parça gizli mesajlar, derin anlamlar ve duygusal ilişkilendirmelerden arındırılmıştır. Fikrin özü; toplumsal içerik, gösteriş ve aşırılığı reddetmektir. Birçok sanat alanı minimalizmden etkilenmiştir: Sinema, müzik, resim, mimari, heykel ve tabii ki fotoğrafçılık.
Minimalist Fotoğrafçılık, duygunun dışa vurumundan ziyade biçimselliği ön planda tutar, estetik algı taşır, yalın biçimsel bir ifade tarzını iletir. Doku, renk, ışık, nesne ve geometrik şekiller kullanılır. Arka plan genellikle boşluktur ve sadedir. Ama minimalizmden etkilenen fotoğrafçılıkta komposizyon önemlidir.
Minimalist Fotoğrafçılık, genellikle (ancak her zaman değil), ayırt edici bir görsel deneyim ortaya çıkarmak veya izleyicide duygusal bir tepki uyandırmak için bir kavramı ifade etmeyi amaçlar. Minimalist fotoğraflar için popüler konular manzaralar, mimari yapılar veya insanlardan ve hareketten yoksun diğer sahnelerdir.
Bu alanda, Michael Kenna, Hiroshi Sugimoto, Grant Hamilton ve Mark Meyer gibi minimalist fotoğrafçılar sanat dünyasında ön plana çıktılar ve minimalist fotoğrafçılıklarıyla ün kazandılar.
Minimalizmden etkilenerek ortaya çıkmış sanatlar:
-Process Art
-Land Art
-Performence Art
-Enstalasyon
KAYNAKLAR:
–https://en.wikipedia.org/wiki/Minimalist_photography
–https://burakbulut.net/cok-sey-anlatan-sadelik-yeni-baslayanlar-icin-fotografta-minimalizm/
– SUSİE HODGE, Gerçekten Bilmemiz Gereken 50 Sanat Fikri. DOMİNGO KITAP
–http://www.fotografya.gen.tr/TR,490/adil-alpkocak.html
Ramazan Ekrem ÖZTÜRKMEN
1995’te Gaziantep’te doğdum. 2014’te giriş yaptığım Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümü ve 2019’da giriş yaptığım Gaziantep Üniversitesi Radyo Televizyon bölümlerini yarıda bıraktım. 2012’de Gaziantep’te babama ait olan 1981 model Zenit 11 ile başlayan fotoğrafçılık hayatım yine 2012’de başlayan tiyatro hayatımla birlikte ilerledi. 2020 kasım ayında Ingiltere’ye geldiğimde fotoğrafçılık hayatım tamamıyla değişti. Ticari hayatım burada fotoğrafçı olarak devam etmektedir.
Kendimi hiçbir konuya ait bulmadım. Ama portre ve sokak fotoğrafçılığından uzaklaşmaya başladığımda kendimi André Kertész kitabında buldum ve nesneleri birer imge haline getirmeye başladım. Bunun yanı sıra Polaroid fotoğraf konusunda sınır tanımadan projeler üretmekteyim. Kendimi fotoğraf konusunda aklıma takılan her konuda deneyim sağlamak için çalışmalar yapmaya teşvik ediyorum. Üretimlerim bulunduğum ortama göre şekilleniyor. Eğer konu içerisinde insan olacaksa genel olarak ortam uyumu ve sosyoekonomik durumları üzerinde duruyorum.
Çalışmalarımı daha çok kendi bedenimin bulunduğu ortamlarda ruhumun nasıl hissettiğini anlatmak için yapıyorum. Var olan kuralları kabul etmeyip sınırları aşmak en sevdiğim şeydir.
Proje üretimlerime Londra’da devam etmekteyim.
Çalışmalar:
-2019 Zeynep Hocanın Mutfağı (içerik çekimleri)
-2020 Memory of Antep
-2012-2020 Bir Başka Tiyatro (sahne fotoğrafları)
-2020 Anadolu Eğitim ve Kültür Derneği (fotoğrafçılık eğitimi/asistanlık)
-2022 Aralık Mag. Çevrim İçi Sergisi (40-42)
–2023 5. Turkish Community Art Exhibition Yunus Emre Enstitüsü, London