Şimdi objektiflerinizi yavaşça bir kenara bırakın. Fotoğrafın ruhuna inmek için bilinen en eski teknik olan ve optik cam kullanılmadan görüntü almamızı sağlayan iğne deliği tekniği hakkında yazacağım.
Niepce, Daguerre, Talbot gibi fotoğrafın ilklerini bulan mucitlerden önce, daha görüntünün sabitlenemediği zamanlarda, ışığın hareketleriyle ilgili çalışmalar MÖ 500 senesinde Çinli düşünür Mozi ile başladı. Aristo ağaç yapraklarının arasıdan geçen güneş ışığının yerde oluşturduğu yuvarlak görüntüleri gözlemledi. İbn-i Heysem’in icadıyla büyük bir karanlık odada (Camera Obscura) açılan deliğin arkasına yansıyan ters simetrik görüntüyü gözlemledi. Leonardo da Vinci karanlık kutu tasarımları yaptı. Karanlık kutu (Camera Obscura) adını ilk defa Kepler kullandı. Taşınabilir karanlık kutunun icadıyla güneş tutulmaları gözlemlendi. Ressamlar aynayla yansıttıkları görüntünün üzerinden resimler çizdi. Görüntüyü sabitlemeyi başardıktan sonra pinhole kameralar da fotoğrafçılık teknikleri arasında yerini aldı.
Günümüzde, analog ve dijital fotoğraf makineleri kullanarak pinhole tekniği kullanılabilir. Hatta bir odanın ışık yalıtımı yapıldıktan sonra, camdan görünen manzarayı duvara ters şekilde yansıtıp, büyük bir karanlık kutu yapılabilir. Kısacası pinhole yapmak için sadece fotoğraf makinesine ihtiyacınız yok. Pinhole kamera; ahşap, karton hatta teneke kutudan yapılıp görüntü elde edilebilir.
Benim çalışmalarım, genelde lens sistemi çalışmayan ancak sarma ve deklanşör mekanizması çalışan makineler üzerinde oldu. Orta format ve 135mm makinelerin yanı sıra, kutudan yaptığım büyük format kamerayla, pozitif ışığa duyarlı fotoğraf kağıdı deneme fırsatım da oldu. Dijital fotoğraf makinesinin ön kapağında uyguladığım iğne deliği sistemiyle pinhole tekniği kullanarak video çekme şansım da oldu.
Bir sonraki yazımda lens sistemi faal olmayan kompakt makineme uyguladığım pinhole tekniğini, yaşadığım deneyim serüveniyle birlikte anlatacağım.
Pinhole tekniği uyguladığım çeşitli kameralarla çektiğim fotoğraf örnekleri: