Anneciğim
Çatlamış cam bir akvaryumumuz vardı hani, hatırlar mısın? Su sızdırdığı için içinde artık balıkların yaşayamadığı. Sen onu topraklarla doldurmuş, içine çiçekler ekmiştin. Akvaryum, yine bir şeyleri yaşatmaya devam etmişti. Çiçek…
Çatlamış cam bir akvaryumumuz vardı hani, hatırlar mısın? Su sızdırdığı için içinde artık balıkların yaşayamadığı. Sen onu topraklarla doldurmuş, içine çiçekler ekmiştin. Akvaryum, yine bir şeyleri yaşatmaya devam etmişti. Çiçek…
“Şükran Hanım gene seni bırakmadı mı?” derdik babama…Bugüne kadar sayısız insanı ağırlamış, onların sevinçlerine, hüzünlerine, yalnızlıklarına tanıklık etmiş, duyduklarını, dinlediklerini bir sır gibi güzelliğinde gizlemiş, bağdadi duvarlarında tüm konuklarının sessiz…
Sinemasal serimizin ikinci kısmında fotoğrafta metafor kullanımını inceleyeceğiz. Metafor, hem sinema hem de fotoğraf alanında sanatçıların imge dünyalarını yansıtmaları için başvurdukları bir yöntemdir ve kendilerini ifade etme biçimidir.Metafor kelimesi “mecaz”…
Geçen gün bir zat-ı muhterem ile zaman algısı ve fotoğraf üzerine konuşuyorduk. Anlaşamadık. Hani şu Newton’ın ve Einstein’ın bile uzlaşmaya varamadığı ‘’zaman’’ mefhumu üzerine bizim ortak bir noktada buluşmamız beklenemezdi…
Şimdi elinize bir kronometre, bir hesap makinesi ve bir de ışıkölçer alın. Uzun pozlamalarda kamera karşısında durabilecek sabırlı bir model şartını da unutmayın. Pinhole tekniği üzerine yazdığım serinin üçüncü bölümünde…
Bugün bu sokakta heykeli dikilmiş bir çiçekçiyim. Her gün ayrı birinizle karşılaşıyorum. Her birinizden apayrı şeyler öğreniyorum. Dışarıdan cansız, hiçbir işe yaramayan, öylece duran bir taş parçası gibi dursam da aslında…
Merhaba çok değerli Aralık Mag takipçileri;Bugünkü yazımda size ekmek elleri olan bir adamın portresinden bahsedeceğim. 1952 yılında Vallauris’te çekilmiş bu fotoğraf; mutfak masasında önünde boş bir tabakla oturan bir adamı…
Dubrovnik - Hırvatistan, 1964 Anımsarsanız geçtiğimiz aylarda “Bakış nereden gelir?” sorusuna Henri Cartier-Bresson’un perspektifinden bir yorum yöneltmiş, devamında ise yine aynı dönem fotoğrafçılarından Robert Capa’nın penceresine birlikte göz atmıştık. Bugün…
Son yaprağım, dökmeye kıyamadığım…Bütün yapraklarımı döktüm de seni tüm kışlardan fırtınalardan korudum. Sen de beni öyle korursun sandım….Olmadı…Hayatın ve doğanın bir işleyişi varmış ,Ben bunu seninle acı bir şekilde tecrübe…
“Bana öyle geliyor ki Capa, kameranın soğuk, mekanik bir alet olmadığını kuşkusuz kanıtladı. Kamera, kalem misali, onu kullanan insanı yansıtır; aklın ve kalbin uzantısı olabilir.”— John Steinbeck | Popular Photography,…