Merhaba sevgili Aralık Mag. okuyucuları,
Bugün sizlere 42 yaşında “Kadınlar isterse her şeyi başarır!” diyen Gülşen ablayı anlatacağım. Hepimiz zaman zaman çeşitli umutsuzluklara kapılırız. Bir şeyi başaracak gücümüz olsa dahi onu başaramayacağımızı düşünürüz ve güvensizlik yaşarız. Kendimi böyle hissettiğim bir dönemde Gülşen ablanın o kararlı ve neşe dolu sesini duymak beni içten dışa silkelemişti.
Kendisinin Akyaka Ula’da, “Muğla veya Marmaris aşıklar yolu” diye bilinen mevkide tezgahı var. Tezgahı genel olarak her mevsim açık. Sadece kış aylarında hafta sonları açıyor. O mevkide bulunan meşhur Akçapınar Tostçusu’na tost yemek için gitmiştim bir Ağustos günü. Tost yedikten sonra aşıklar yolunu yürürken inanılmaz neşe veren bir ses tonu duydum. Ağaçların fotoğraflarını çekerken birkaç müşteri Gülşen ablanın pırasalarının nasıl güzel koktuğuyla ilgili konuşuyordu. İster istemez dikkatim tezgaha çekildi ve Gülşen ablayla sohbet etmeye başladım. Tezgahında o güne kadar hiç görmediğim güzellikte organik havuçlar görmüş, “Nasıl böyle güzel kokabilir?” diye şaşkına dönmüştüm. Tabii, bütün havuçlarını satın almadan duramadım. Çünkü kendimi Alice’in Harikalar Diyarı’ndaki havuçları bulmuş gibi hissetmiştim.
Gülşen abla 42 yaşında. Eşinden gizli bir şekilde ehliyet kursuna yazılmış. Kursun parasını ödemek için de tezgah açmaya ve tarlasında ürettiği organik ürünleri satmaya karar vermiş. Sadece tarla ürünü değil aklınıza gelebilecek birçok organik ürünü onun tezgahında bulabilme şansınız var. Yani ehliyet parasını kendi emeğiyle karşılamış ve sınavdan geçip ehliyetini almış. Ona neden eşinden gizlediğini sorduğumda, “Bilseydi asla izin vermezdi.” dedi. Ama bir kadının isterse başaramayacağı hiçbir şey yoktur bu hayatta. “Kadınlar isterse her şeyi başarır!” deyip yumruğunu bütün ataerkilliğe karşı gülüşleriyle havaya kaldırmıştı. O an onun azim dolu başarı öyküsünden çok etkilendiğimi hissetmiştim. Hep diyorum ya, Anadolu kadınını tanımak bir ilham kaynağı kesinlikle.
Sohbetimiz onun bu tezgahta kazandığı paraları biriktirerek kendisine araba alacağını anlatmasıyla devam etti. Sonrasında bana ta Osmanlı döneminden kalan “ata tohumları”nı verdi. “Ailen toprakla uğraşıyorsa lütfen bunları eksinler. Ben toprakla uğraşan herkese bunları dağıtmaya çalışıyorum.” dedi. Bir de yüreği o kadar güzeldi ki, yan tezgahında evlilik hazırlığı yapan genç bir kadının el işi yaptığı takıları anlattı. “Durumunuz müsaitse destek olabilirseniz çok sevinirim,” dedi. Hatta “benden iki alacağınıza bir alın ama bu genç arkadaşa destek olun.” diye ricada bulundu. Paylaşmanın ve dayanışmanın örneğini yaşattı dakikalar içerisinde. “Ekmeğini bölmeyen bizden değildir” diye düşündürdü. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”i getirdi aklıma.
Bu güzel sohbetin etkisiyle ben yoluma devam ettim. Fakat aylardır Gülşen abla için Akyaka’ya gitmeye devam ediyorum. O günden sonra 2 defa gitmeme rağmen onunla karşılaşamadım. Birinde Ramazan dolayısıyla tezgahı kapalıydı diğerinde de tek kapalı olduğu “salı” gününe denk gelmiştim. Sizlerden ricam yolu Akyaka’ya düşen herkes Çilekçi Gülşen’in tezgahına uğrasın. Bir şey almasanız da onun hayat dolu gülüşlerini kulağınıza küpe edin. En umutsuz olduğunuz anda o ses gelsin dokunsun kalbinize. Çünkü o gülüş umudun gülüşü. O ses azmin sesi. O ses bir kadının isterse dünyayı nasıl ayağa kaldıracağının sesi.
Gülşen abla hayat öyküsüyle hepimize ilham kaynağı olsun. Onun neşesiyle kucaklıyorum hepinizi. Bir sonraki yazımda kavuşmak dileğiyle, hoş kalın
Öykümün başlığına ilham olan Cemre Tosun’a teşekkürler
Cansu Özbakır Ekşi